Haftasonu evdeki arşivimi düzenlerken elime GÜNEŞ EKRAN geçti. Orta yaşın üzerindekiler mutlaka hatırlayacaklardır. 80'li yılların efsane Güneş gazetesinin Türkiye'deki ilk "televizyon ilavesi" Güneş Ekran... Tabloid boy, 32 sayfa, birinci sınıf pırıl pırıl beyaz kağıda basılmış enfes bir televizyon rehberi. Yıl 1990... Mevsimlerden ilkbahar... Kapakta bir helikopterin kabininde sohbet eden iki kişi var. Yerden yüzlerce metre yüksekle o dönemin Bakırköy Belediye Başkanı merhum Yıldırım Aktuna ve yanında gencecik, heyecanlı bir gazeteci, Yüksel Aytuğ... Bakırköy'ün üzerinde uçuyoruz. Aktuna o dönem daha tek tük beliren uydu çanaklarını gösterip, "Gelecek işte burada" diyor. Sonra belediyenin açmayı düşündüğü özel televizyon kanalından, Fil Damı'nın nasıl restore edilip de Yunus Emre Kültür Merkezi haline getirileceği hayallerinden (!) söz ediyor. Kapaktaki spota şöyle yazmışım: "Helikopterde gerçekleştirdiğimiz bu ilginç söyleşi sırasında Aktuna insanları iletişim devriminden uzak tutmanın mümkün olmadığını ifade etti. Gerçekten de İstanbul'un damlarında bir 'İletişim Rönesansı' yaşanıyordu. Uydu antenlerin kuşbakışı görünüşü bir şeylerin değişmekte olduğunu gösteriyordu." Peki kimler yazıyordu televizyonu Güneş Ekran'da? Orhan Boran, Ali Sami Alkış (Spor), Burhan Şeşen (Müzik), Esen Ünür... Ve naçizane ben... Yıl 1990, aylardan Mayıs'tı... Sadece TRT vardı. 5 kanalıyla birden... Yayın kurulunda yer aldığım, aynı zamanda televizyon yorumu da yazdığım derginin sayfalarını her çevirdiğimde şaşkınlığım bir kat daha arttı. TRT 2, Oscar Ödül Töreni'ni canlı yayınlıyordu. Sabah Susam Sokağı vardı. Gündüz kuşağında Uğurlugiller... İnanmayacaksınız ama prime time'da "Dünya Tiyatrolar Günü Özel Programı" vardı. Hemen arkasından Sezen Cumhur Önal ile Müzik Yelpazesi... TV 2'nin gündüz kozu Yalan Rüzgarı'ydı. TV 1'de 22.30'da herkesin merakla beklediği film, John Savage ile James Woods'un oynadığı, Harold Becker'in "Soğan Tarlası"... TV 2'de 23.05'te Halit Ziya Uşaklıgil Özel Programı. TV 5'te saat 21.00'de Kuruntu Ailesi... Bunları niye yazıyorum? Televizyon izleme alışkanlığımızın, tercihlerimizin, beğenilerimizin ve en nihayetinde "yayıncılık anlayışımızın" nereden nereye geldiğini anlamak, anlatabilmek için... İyiye mi gitmişiz, kötüye mi? Karar sizin...