Bir dönem "Polat Alemdar'a özendim" ifadesi, mahkemelerdeki en önemli hafifletici nedenlerden biriydi. Kurtlar Vadisi'nin mafyayı ve kent terörünü özendirdiği iddialarının gündeme geldiği günlerde insanlar birbirini vuruyor, sonra da mahkemede hakime "Kurtlar Vadisi'nde gördüm, uyguladım" deyip, ceza indirimi diliyorlardı. Bu sezon Kurtlar Vadisi: Pusu'nun ağırlık merkezinde ise "Hırant Dink ve rahip cinayetlerinde derin devletin etkisi" yer aldı. Otoritenin derinlerinde yuvalanan bazı kontrol dışı mekanizmaların gençleri misyonerlik faaliyetlerine karşı nasıl örgütlediği de işlenen konular arasındaydı. 17 yaşındaki gencin beyni yıkanıyor ve "hedefin" üzerine gönderiliyordu. Bu arada kilise evler ve gizli misyonerlik faaliyetleri de gündeme getiriliyordu. Hatta geçen hafta ülkemizdeki Hıristiyan cemaatinin bazı ileri gelenleri, Kurtlar Vadisi'nin Hıristiyan vatandaşları hedef alan terörü özendirdiği gerekçesiyle diziyi protesto etmiş, bu haber de Sabah gazetesinde yer almıştı. Aradan bir hafta bile geçmeden İzmir'de bir rahip, 19 yaşındaki genç tarafından bıçaklanınca gözler bir kez daha Vadi'ye çevrildi. Çünkü genç, ilk ifadesinde Kurtlar Vadisi'nden esinlendiğini söylemişti. Şimdi yine spekülasyonların ardı arkası kesilmeyecek. Sorular birbirini kovalayacak: Dizinin özendirici etkisi var mı? Misyonerleri hedef gösterdiğinden söz edilebilir mi? Sanmıyorum. Olsa olsa, bazıları, hedeflerine ulaşmak için "Kurtlar Vadisi zamanlamasını" kullanıp, üzerlerine yine "televizyonun olumsuz psikolojik etkisini" zırh olarak kuşanmaya çalışıyorlardır. Bu sütunlarda sık sık Kurtlar Vadisi'nin "haberci" özelliğini vurguluyorum. Belli ki kazmayı bir kez daha hassas bir damara vurmuşlar. Bu ülkede yıllardır bir arada, kardeşçe yaşayan farklı din, dil ve kültüre sahip insanların barındığı alanlara mayın yerleştirmeye çalışanlar, zaman ayarlı mekanizma olarak bir televizyon dizisini kullanıyor olabilirler. Eskiden siyasi suikastları "meczuplara" işletirlerdi. Şimdi "TV meczubu" diye bir cins türetildi. Oyuna gelmeyelim.