ONU tüm Türkiye "Tülin'in Caner'i" olarak tanıdı. Canlı yayında kafasında bardak kıracak kadar asabi tavırları ve kendini reyting adına kullandırması ile bu sütunlardan çokça eleştiri aldı. Caner bir kez daha magazin programlarının baş konuğu... Onu yine bar kapılarında birilerini "Ben Develi'nin oğluyum. Bizden bir kişi gittiğinde, karşı taraftan dört kişinin beynine sıktık. Ona göre" diye bir garsona tehditler savururken gördüm. Bir başka magazin programında bu kez yırtılan pantolonuyla birilerinin peşinden koşuyordu... Caner, ertesi gün sabah kuşağı magazin programlarının "baş konuğu" olarak gözyaşı döktü. Tülin'den sonra kendisini toparlayamadığını, annesi tarafından evlatlıktan reddedildiğini anlattı... Caner'in iyi bir yüreği olduğunu inanıyorum. Ya da "inanmak istiyorum" diyelim. Belli ki asabiyetini kontrol altında tutmakta zorlanıyor. Bunun için profesyonel bir yardım alması şart görünüyor. Zira son üç yılda onun adı hep polisiye olaylarla anılır oldu. Bunu sadece "tesadüf" ile açıklamak artık imkansız. Caner ne zaman olay çıkarsa ya da bir olaya karışsa magazine "haber", magazin programlarına "konuk" olacağını biliyor. Korkum, kim vurduya gidip "televizyonun genç yaşta yok ettiği" gençler kervanına katılması. Magazinci meslektaşlarıma naçizane tavsiyem ise artık Caner'i rahat bırakmaları. Zira bu ilgi onu "yeni olaylara karışmak için" yüreklendiriyor. Unutmayın ki, -Allah göstermesin- bu vebali hiçbirimiz, ne yapsak ödeyemeyiz...