Özlem Savaş'tan böyle bir çılgınlık bekliyordum. Yalçın Menteş, biraz ipucu vermişti. Birlikte alkolizmden kurtulmaya çalıştığı arkadaşı Özlem Savaş'ın iş bulması gerektiğini, aksi halde ağır bir psikolojik bunalıma girebileceğini söylemişti. Beni yakından tanıyanlar bilir. En korktuğum şey, 25 yıldır özenle koruyup, kolladığım adımın önüne olumsuz bir sıfat eklenmesidir. Bu nedenle bana gelen senaryoları, yapımcılara, yönetmenlere, kanal yöneticilerine göndermek yerine çekmeceme atarım. "Torpil" tekliflerini kibarca geri çeviririm. Kimse için "araya girmeye" çalışmam. Zira bizim sektör biraz insafsızdır. En iyi niyetle yaptığınız işi bile döndürüp, dolaştırıp size "leke" olarak çalmaya kalkarlar. Bu nedenle Özlem Savaş konusunda devreye girmekte zorlandım. Bir kendini bilmez çıkıp da, "Vaay, Yüksel Bey de menajerliğe soyunmuş" demesin diye... Özlem'in intihara teşebbüs ettiğini duyduğumda beynimden vurulmuşa döndüm. İçimi "keşke"ler kaplayıverdi. İsmim, asla bir insanın hayatından daha önemli olamazdı. "Keşke Özlem'e referans olsaydım. Keşke tanıdığım yapımcıları, yönetmenleri durumdan haberdar etseydim" dedim. Ama sonradan düşündüm ki, Özlem'in aslında bir televizyon yazarının referansına asla ihtiyacı yoktu. Çünkü Özlem iyi bir oyuncuydu ve bunu şimdiye kadar üstlendiği rollerin hepsinin hakkını vererek ispatlamıştı. Üstelik çok uzun bir süredir ağzına bir yudum içki koymadığını da biliyordum. Zorlu bir "arınma" dönemine girmişti. Bu dönemde ihtiyaç duyduğu tek şey, geçimini sağlayacak, ona hak ettiği takdiri, alkışı getirecek bir rol, bir sunuculuk teklifiydi. Peki niye kimse Özlem'i görmedi, göremedi? Oysa Özlem'e verilecek iş asla bir "lütuf" olmayacaktı. Özlem, rolünün hakkını, kendisine duyulan güvenin karşılığını en iyi şekilde verecek kadar iyi bir şov yıldızıydı. Ama reyting kaygısının gözlere katarakt gibi indiği şu günlerde ne yazık ki kimsenin kimseyi görecek hali yoktu. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nden mezun, donanımlı, deneyimli oyuncu Özlem Savaş'ı bile... O Özlem Savaş ki, parası olmadığı için acil serviste 45 dakika bekletildi. Taburcu olduğu gün ise 800 YTL'lik hastane parasını gazeteciler aralarında toplayıp, ödedi. Yalçın Menteş, birkaç dostunun omuz vermesiyle çöktüğü dizlerinin üstünden kalkıp, koşmaya başladı. Şimdi sıra Özlem Savaş'ta... Keşke bu yazıyı, Özlem sedyenin üzerinde acil servise girmeden önce yazabilseydim...