EUROVISION'un artık iyice çivisi çıktı. Bu nedenle artık onu hayatımızdaki önem raflarının en altına koyalım. Her yıl aynı terane: "Bu bir gay ve lezbiyen yarışması, ne işimiz var orada?" "Komşular birbirini kolluyor. Bu yarışma politik bir arena. Müzik değil, siyaset konuşuyor." Bu yıl da farklı bir şey olmadı. "Kenan Doğulu bizi en iyi şekilde temsil etti" klişesiyle avunduk. Zafer, bir kez daha cinsel kimliği tartışmalı şarkıcı ve grupların oldu. Eğer, "Ne pahasına olursa olsun birinciliğe" odaklanacaksak, seneye yarışmaya Ali Poyrazoğlu'nun Tak Tak Takıntı oyununda canlandırdığı "Matmazel Arşaluz" karakteri ile katılalım!.. Sisi'yi de vokale koyduk mu tamamdır!.. Ekran başındakiler, komşu ülkelerin birbirlerini kollayan oylarına yine sinir oldular. Peki ya bize gelen 12 puanlara ne demeli? Onlar bir "müzikal beğeninin" ürünü müydü sanıyorsunuz? Hayır. Gurbetçilerimizin dişinden tırnağından arttırdıkları paralarla gönderdikleri SMS oylarının "vatan hasreti ve milliyetçi duygular" şeklindeki tezahüründen başka bir şey değildi... Gurbetçilerin yoğun olarak yaşadığı yerler dışında bir tek ülkeden tam puan aldık mı? Hayır. Peki ya bizden Ermenistan'a "Hırant Dink özürü" olarak giden 12 tam puana ne demeli? Kimse darılıp, güvenmesin, hamasi nutuklara da soyunmasın. Eurovision'u "politik" hale getirenlerin başında biz yer alıyoruz. 1975'te Kıbrıs Rum Kesimi şarkısını sansürleyip, yerine "Memleketim"i çalan, Avusturya'nın devlet televizyonu muydu?