Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Çakır'ın ardından namaz kılanların ülkesi

Sarı Kurdele eylemimiz dalga dalga tüm yurda yayılıyor. 21 Kasım Dünya Televizyon Günü'nde bu sütunlardan başlattığımız kampanyaya müthiş bir katılım var. Evlerin balkonlarında, çatılardaki çanaklarda, otomobillerin antenlerinde dalgalanan sarı kurdele ve bayraklar aslında nasıl bir "karantina hali" içinde olduğumuzu gösteriyor. Ne demiştik, bir hafta önceki çağrımızda? "Eğer televizyondaki sabah kuşağı programlarından, ne idüğü belirsiz şöhretlerden, sanatçılığı hiçe sayan maskaralardan, gözyaşını reytinge tahvil eden ucuz simsarlardan bıktıysanız, televizyondan zehirlendiğinize, virüs kaptığınıza inanıyorsanız, sarı karantina bayraklarını çekip, yardım isteyin!..." İstediler... Yakından Kumanda'nın okuyucuları sadece kurdele bağlamakla yetinmediler, kampanya çağrımızı ve daha sonra yayınladığımız Halk Muhtırası'nı internet üzerinden yaydılar. İlgili tüm kurum ve kuruluşları protesto yağmuruna tuttular. Nihayetinde RTÜK de dayanamadı. Televizyon kanallarının yöneticilerini ve sorumlularını İstanbul'da toplayıp, bu sessiz çığlığı sesli hale getirdi. Sonucu hep birlikte göreceğiz. Daha önce olduğu gibi sabah kuşağı rezillikleri yeniden hortlatılmak üzere bir süreliğine kuluçkaya mı yatırılacak yoksa ortak bir bilinçle tümden kökü mü kazınacak? Ama keşke bu toplantı RTÜK'ün "dürtmesiyle" yapılmasaydı. Kanal yöneticileri reyting çekişmesinin gelip dayandığı son noktayı RTÜK'ten önce görüp, kendi aralarında bir uzlaşmaya, bir centilmenlik anlaşmasına varsalardı. Zira düzeysizlik, en başta bu sektörün dibini oyuyor. Uzun vadede insanları televizyondan uzaklaşmaya, reklamvereni kaçmaya, yeni arayışlara yönelmeye zorluyor. Yani televizyonculuğun köküne kibrit suyu döküyor. Bunu görmek için RTÜK'ün aba altından gösterdiği sopaya gerek var mıydı acaba? Görüyorum ki bazıları, "Televizyon bedava. Kimseyi zorlamıyorlar. Beğenmeyen izlemesin kardeşim?" kolaycılığında. Bunu Fransa'- da, İsviçre'de, Hollanda'da söyleyebilirsiniz. Zira oradaki insanlar eğitimleriyle, kültürel altyapıları ve vizyonlarıyla televizyonun kötü etkilerine karşı kendilerini koruyacak gerekli donanıma sahipler. Ama ya biz? Burası Kurtlar Vadisi'ndeki Çakır'ın ölümünden sonra gıyabında cenaze namazı kılan insanların ülkesi. Bu coğrafyadaki insanlar televizyona karşı "korunmak, kollanmak" zorunda. Bu bombayı "İzlemeseydiler kardeşim" diye halkın kucağına bırakıp, bir köşeye çekilemezsiniz. Eğer bu mantıktan hareket ederseniz, eroin satışlarını da serbest bırakmanız gerekir. "Ne yapalım kardeşim, içmesinler" diyerek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA