DÜN bu sütunlarda "Hülya Avşar yapımları nasıl başlamadan eskiyor?" başlığıyla bir yorum yayınlamıştım. Bunun üzerine Hülya Avşar'ın basın danışmanlarından "eleştiri ve serzeniş" yüklü telefonlar aldım. "Hülya Avşar hakkında olumsuz yazılar yazmanızın özel bir nedeni mi var?" diye soruyorlardı. Peşin peşin söyleyeyim: Hülya Avşar hem sanatıyla, hem de kişiliği ve zekasıyla takdir ettiğim sanatçılardan biridir. İhtiyacı olmayabilir, ama eleştiri yazılarımın amacı, yolunu aydınlatmaktır. Zira çevresindeki pek çok kişinin onu doğrudan eleştirmek şöyle dursun, yanlış da olsa her yaptığını alkışlamayı "görev" bildiğini görüyorum. Peki ben ne yapıyorum? "Sevgili Hülya Avşar, dizi ve film setlerindeki en küçük ayrıntının bile medyaya taşınmasına izin verirsen, hem yüzünü eskitir, hem de yapımın izleyici gözünde gizemini yitirmesine yol açarsın" diyorum. Zira pek çok dünya starı yaptıkları dizi ve film sözleşmelerinin başına şu maddeyi koyuyorlar: "Çekim aşamalarındaki haber ve görüntüler iznim ve denetimim olmadan medyaya verilemez." Hülya Avşar, yapımcılarla bunun pazarlığını yapabilecek güçte bir sanatçıdır. Her fırsatta magazin gazetecilerini paylayacağı yerde, bu konuda bayrağı ele alıp "önder" olmalıdır. İlk bakışta aleyhindeymiş gibi görünen yazıların altındaki mesajı doğru algılayıp, doğru değerlendirmeden tepki vermemelidir. Zira son zamanlarda medya ile arasında baş gösteren krizi doğru yönetemediği yolunda eleştiriler alan Hülya Avşar'ın, değerlendirmelerini yaparken özen göstermeye her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Hülya Avşar; Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik'ten sonra Türkiye'nin yetiştirdiği ender kadın "oyuncu"lardan biridir. Bu kadar çorak topraklarda yetişen nadide gülün, güneşin altında kavrulmaması için tabii ki ben şemsiye tutacağım. İstese de, istemese de... Kızsa da, takdir etse de...