Onlar 4 ay boyunca Barış'ı, Tolga'yı, Özgür'ü, Pınar'ı, Timuçin'i, Cenk'i ve diğerlerini ailelerinin bireyleri arasına katmışlardı. Yeme, içme, gezme ve hatta ev işlerini ve ders saatlerini bile onlara göre düzenliyorlardı. Yarışmacılar yataklarına uzanıp, uykuya dalmadan, onların da gözüne uyku girmiyordu. Hele geç saatlerde verdikleri o özel konserler yok mu? İşte en büyük tiryakilik orada başlıyordu. Akademi Türkiye bitti... Yarışmanın tutkunları şimdi duygusal bir travma yaşıyorlar. Sonsuz bir boşluk hissi... Boş gözlerle mtv ekranlarına bakıyorlar. "Yakından Kumanda"nın telefonları susmuyor. Kanserli bir hasta "Barış beni hayata bağlıyordu. Onunla iyileştiğimi hissediyordum. Şimdi ne yapacağım?" diye soruyor... Tolga'nın, Özgür'ün, Pınar'ın, Cenk'in, Timuçin'in fanatikleri de "Hiç olmazsa eski bölümleri tekrarlayın" diye adeta yalvarıyorlar. Evet, 4 ay boyunca hafta sonlarımızı dolduran yarışma heyecanından uzak kalmak bizler için de zor olacak. Ama asıl yarışma şimdi başlıyor. Fanatikleri, destekledikleri adayların peşini bırakmasın. Onları yeni çalışmaları için de yüreklendirsin. Tıpkı bizler gibi... Kendi hesabıma konuşmam gerekirse, benim jüri üyeliğim henüz bitmedi. Ben 16 adayı da izlemeye devam edeceğim. Yanlışlarını gördükçe söyleyeceğim. Başarılarını gururla, ayakta alkışlayacağım. Kimi gün kulaklarını bükecek, kimi gün alınlarına öpücük konduracağım. Onları izlemekten, özlemeye fırsatım olmayacak. Söz veriyorum! Ve son bir söz de, müzik yarışmalarında adayları destekleyen yerel yönetimlere: Gençlere omuz vermek tabii ki çok güzel. Ama çok daha önemli ve değerli olan, yeni Barış'ların, Tolga'ların yetişmesini sağlamak. Benim tavsiyem; bu gücünüzü ve enerjinizi meydanlarda organizasyonlar düzenlemek, binalara koca koca posterler asmak, hediyeler dağıtmak yerine müzik kursları ya da minik konservatuarlar oluşturmak için harcayın. O zaman "oy"lara değil de, "toy"lara yatırım yaptığınızdan emin oluruz!