21
Şubat günü Merkez Bankası'nın Piyasalardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Süreyya Serdengeçti kendisini arayan gazetecilere "Kesinlikle teslim olmayacağız, piyasalara döviz almalarını kolaylaştıracak TL'yi vermeyeceğiz" diyordu. Gerçekten de o gün TL vermedi. Ancak Süreyya Bey bu açıklamaları yaparken 'birileri' zaten önceden dövizi almıştı. Medyanın 'dahiyane' dediği TL vermeyi durdurma operasyonu, kamu bankaları başta olmak üzere likidite açığı bulunan bankalarının zararını artırmaktan başka işe yaramadı. O bankaların çoğuna zaten daha sonra el konuldu. Süreyya Bey daha sonra Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nda kendini "19 Şubat sabahı, Ecevit MGK'dan çıkıp açıklama yaptığı saate kadar Türkiye'deki bütün ekonomik göstergeler normaldi.'' sözleriyle savundu. Oysa piyasalar Serdengeçti'nin iddia ettiği gibi, Anayasa fırlatılmadan önce de normal değildi. Gazi Erçel ve Serdengeçti'nin IMF'nin bir şartını yanlış yorumlaması sonrası Demirbank'a para verilmemesi sonucu Kasım 2000'de anormal günler başlamıştı.
MEDYADAKİ DOSTLARIN DESTEĞİ
Serdengeçti'nin Merkez Bankası'nın para piyasaları bölümünde yönetici olduğu yıllarda, Türkiye dış şokların da etkisiyle, 1997 ve 1999'da da ağır krizler yaşamıştı. Ancak tüm krizlere rağmen o kariyerindeki kesintisiz yükselişi sürdürdü. Bunda 'medyadaki dostlar'ın da büyük katkısı vardı. Serdengeçti en büyük krizin ardından ödülünü de aldı ve Merkez Bankası Başkanlığı'na oturdu.