Yemeklerin, hele hele içeceklerin modası olur mu? Tabii ki olur. Örneğin kutu bira ve kolalar piyasaya çıktığında şişe içindekiler gözden düşmüş, insanlar ellerinde kutu kolalar, arada bir kutunun deliğinden bir yudum içerek dolaşmayı çağdaşlık simgesi olarak sergilemişlerdi. Derken birkaç yıl önce, sağlıklı yaşam akımının yükselişe geçmesiyle birlikte, özellikle gençler, kola ve bira kutusunu pet su şişeleriyle değiştirdiler. Artık her ortamda su içmek modaydı ve bu moda herkesin gözüne sokacak biçimde sergilenmeliydi. Hatta öyle ki işbilir su firmaları, ağzı özel emzikli pet şişeler ürettiler; tüketiciler yolda giderken, her yudumda şişe ağzındaki vidalı kapağı açma zahmetine katlanmasınlar diye. Şimdilerde çaylar moda... Öyle demini tutmuş, ince belli cam bardak içinde tavşan kanı rengi gözü okşayan, mis gibi Türk çayları değil moda olan; büyük sermayenin büyük bir rekabet içinde piyasaya sundukları rengarenk poşet çaylar. Daha da dar anlamıyla yeşil çaylar, meyve ve bitki çayları...
NANE LİMON DEMODE
Hatırlarsınız, yakın bir geçmişe dek bitki çayları hemen hiç gündemimizde yoktu. Eğer bahçesinden ıhlamur, papatya, nane gibi kolay ulaşılabilir otları toplamıyorsa, bitki çayı yapmak isteyen ya Mısır Çarşısı'nın yolunu tutar ya da özel ambalajları içinde marketlerde satılan otları alıp kendisi demlerdi. Bitki çayları genellikle karnı ağrıdığında nane limon kaynatmak, öksürüğe karşı sıcak sıcak bir ıhlamur içmekten öteye pek gitmezdi. Şimdi öyle mi ya... Diyelim şık bir restorandasınız. Mükellef bir yemek yemişsiniz. Garson kahve siparişi almak için masanıza yaklaşıyor; "Kahveniz nasıl olsun?" diye soruyor. Bundan sonra olup bitenler, son aylarda geliştirilen Türk usulü çay seremonisini oluşturuyor: Siz, başınızı kaldırıp garsonun yüzüne kuşkulu bir bakış atıyor, bir kaşınızı kaldırıp, "Ne çaylarınız var?" diye soruyorsunuz. Garson bu soruyu beklediği her halinden belli, hemen atılıyor: "Kutuyu getireyim efendim!" Ve kutu geliyor... Özel olarak yapılmış, dev bir puro kutusunu andıran poşet çay kutusu önünüzde açılıyor ve işini iyi bilen bir someliyenin zengin şarap menüsünden yemeğe uygun şarapları tanıtması gibi, kutudaki çayları saymaya başlıyor. Kutunun küçük bir bölümü birkaç çeşit siyah çaya ayrılmış oluyor genellikle. Ama bundan sonrası renk renk bitki çayları ve son zamanların en yeni modası, meyve çayları ve yeşil çaylar. Garsonun o ukala tavrını yok etmek isterseniz, olmadık bir tropik meyvenin çayını bulundurup bulundurmadıklarını sorabilir, "yok" cevabını aldıktan sonra, küçümser bir ifadeyle içinizi çekip, bu kez daha sıradan bir çay isteyebilirsiniz. Birkaç yıl önce bir Fransa yolculuğumda, grubumuzdan birinin her yemekten sonra garsondan "vervaine çayı" istediği dikkatimi çekti. Birçok kez garsonun süklüm püklüm, "efendim o çay yok, size başka bir çay takdim edelim" yanıtı grubumuzdaki o hanıma ayrı bir haz veriyor olmalıydı. İlk fırsatta sözlüğe baktım; meğer vervaine "mine çiçeği" imiş. Çay firmaları en müşkülpesent çay müşterilerini bile tatmin edecek çeşitler çıkarıyor. Hanımları belirli zamanlarda rahatlatacak çaylardan, yoğun çalışma temposu içindeki işadamlarını dinlendirecek çaylara, ekinazya, mate, ninjin gibi egzotik çaylara kadar akla hayale gelmedik çayları kutudan seçip, masadaki dostlarınızı "Ben hep mate çayı içerim. Beni canlandırıyor" gibi yorumlarla etkileyebilirsiniz. Bitkisel çaylar ile meyve çayları ülkemizde henüz siyah yaprak çayın yüzde biri kadar satılsa da, yer yıl yüzde 20 oranında artışla, yükselen bir trend izliyor. Kuşkusuz bu kadar değişik aromatik çayların kolayca tüketilmesini sağlayan, özel poşet sistemi. Çay poşetinin 1904 yılında bulunduğu öne sürülüyor. Amerikalı çay satıcısı Thomas Sullivan, örnek çayları küçük ipek keseciklere doldurup müşterilerine yollamış. Ancak ağzı mühürlü olmayan keseler kullanılmış çayların tekrar kurutulup doldurulmasından, başka maddelerle karıştırılmasına kadar her türlü sahtekarlığa açık olduğundan, ağzı yapıştırılmış, tek kullanımlık poşeti John Horniman adlı bir İngiliz geliştirdi; garanti olarak da, kendi adını poşetlere yazdırdı. Ancak Horniman poşetleri kağıttan yapıldığı, ağızları da yapıştırıcı ile kapatıldığı için, o çayları içenler ya kağıt tadını alıyor ya da zamk kokusu midelerini döndürüyordu. Günümüzde poşetler artık kağıttan değil, Latince adı "musa textilis" olan bir tür muz bitkisinin liflerinden yapılıyor. Meyvesi yenmeyen bu bitkinin lifleri çayın tadını bozmadığı gibi yapıştırıcı da kullanılmıyor. Öte yandan, bizde satılan ince poşetin içindeki toz halinde çaylar da yavaş yavaş demode olacağa benziyor. Şimdi Batı'da son akım, daha bol poşetler içinde ince kıyılmış çaylar. Bu tür çayların daha zengin aroma verdiği öne sürülüyor. Bu arada, çoğumuzun farkına varmadığı bir ürünü de yabancılar bizde tanıyıp peşine düşmekteler. Bunu, Türkiye'yi ziyaret eden bazı Avrupalı dostlarımdan aldığım siparişlerle fark ettim. Meğer hemen her türlü egzotik çayın bulunduğu Batı ülkelerinde bizim doğal elma çaylarımız ayrı bir yere sahipmiş. Artık yurt dışına gittiğimde, yabancı dostlarımı mutlu etmek için beraberimde elma çayları da götürüyorum. Ayrıca yurt dışında büyük çay mağazalarında "Türk elma çayı" etiketi altında satılan çaylarımızı gördükçe de mutlu oluyorum. Nihayet yıldızı, meyve ve bitki çaylarından daha hızlı parlayan bir çay türü de yeşil çay. Her ne kadar yeşil çay, siyah çayla aynı tür bitkiden elde edilse de, ayrılık, yaprakların toplanmasından sonra gerçekleşiyor. Yeşil çay, yaprakların fermente edilmeden kurutulmasıyla hazırlanıyor. Bu nedenle de siyah çayda bulunmayan vitaminlerden antioksidanlara, çeşitli hastalıklara karşı koruyucu maddelere kadar türlü avantajları olduğu belirtiliyor yeşil çayın. Yüzyıllar boyu Avrupalıların otsu aroması ve yavan tadıyla burun büktükleri yeşil çay, sağlıklı yaşam akımıyla birlikte gündeme geldi. Bugün değişik aromalı yeşil çaylar poşetlerde, tüketilmeyi bekliyor.
BAHARATLI ALIR MISINIZ?
Gelelim önümüzdeki yazın çay modasına. Avrupa'dan gelen haberlere göre sezonun renkleri, kıyafetlerde olduğu gibi, çaylarda da pembe, sarı ve yeşilmiş. Ancak henüz sıcak ya da soğuk çaylar arasında hangisinin sezonun yıldızı olacağı belli değil. Bazı çay mağazaları ananas, hindistancevizi, ve krema ile aromalandırılmış pina colada gibi egzotik karışımların büyük sükse yapacağı kehanetinde bulunurken, başkaları portakal-marakuja aromalı, alabaşkrema lezzetli yada ahududu-frenküzümü karışımlı çaylara daha fazla şans tanıyor. Karabiber ve zencefil ağırlıklı baharatlı çayların da ilgi odağı olacağı söyleniyor. Sizi bilmem ama, ben her zaman olduğu gibi, bu yaz da ilk kez annemin elinden tattığım tavşan kanı çayı içeceğim. Ne kadar çağdışıyım, değil mi?..