- Babam olarak 'Keşke şunu yapmasaydım,' dediğin ne var?
- Eğitiminizle yakından ilgiliydim. Sınıfta bazen tek erkek veli olduğumu hatırlarım. Sen Fransa'da doğdun, döndüğümüzde iki okula birden gidiyordun. Sabah Fransız Okulu, öğleden sonra Türk okulu... İki okulun çantası, ödevleri. Sorumluluk duygusunu fazla erken yaşta üzerine yükledik belki. İnatçılığını da benden aldığını düşünüyorum. Üniversiteden sonra İstanbul'a gitmeye karar verdiğin zaman şaşırmıştım. İstanbul kurtlar sofrası. Bir genç hanım İstanbul'a gidecek ve hiç tanıdığımız yok, nasıl yapacak diye. İletişim Fakültesi'nde hocaların seni asistan olarak istiyorlar. Ben de istiyorum, akademik yaşama girmesin. Ama ihtiraslısın gazeteci olmakta. 'Üç ay sonra dönersin,' dedim sana. İddiayı sen kazandın. Gazeteci olmanı hiç istemedim. Ama zaman içinde görüşlerimin ne kadar doğru olduğunu kendin de söyledin.
- Sil baştan yapsak?
- Sil baştan yaparsak, üniversitede kalmanı, bilimle uğraşmanı Türkiye'ye çok güzel öğrenciler yetiştirmeni, akademisyen olmanı çok isterdim. Ev hanımı olacak halin yok. Sizin meslek de biraz fazla savaşçı olmayı gerektiriyor.
- 'Çalışırsan, takdir edilirsin,' derdin. Tam tersini yaşadığım zamanlar çok oldu.
- Bunlar seni hayal kırıklığına uğratmasın. Bu ülkede suyu taşıyan da birdir, testiyi kıran da... Bunu akademik yaşamımda hep yaşadım ama alınmadım. Çünkü hep ülkem için çalıştım. Ne arabam, ne evim oldu, ama arkamda bıraktığım eserler var. Benim mutluluğum bu. Bazıları kendilerine çalışır, bazıları ülkelerine. Ben ikincisini tercih ettim.
- Yardım etmeyi seversin, torpilden nefret edersin, adama göre iş yaratanlardan haz etmezsin. İdealizminle hayattaki realizm kafamı hep karıştırdı.
- Ahbap-çavuş ilişkileri diyoruz biz buna. Her yerde oluyor ama ideali olmaması. Hak edişe inanırım her zaman.
- Bunları söylememiştin bana...
- O zaman kötü baba olurdum, yanlışları önermek doğru olmazdı Tuluhancığım. Bu sorunları kendi yeteneklerin ve kendi mücadelelerinle aşabileceğini söyledim. 'Sorunları aşmak için ahbap çavuş ilişkilerine dayan, başkalarının desteklerini al,' demedim. Meyveli ağaç taşlanıyor. Bu taşlamayı en çok üretmeyenler yapıyor. Bunları görmeyeceksin.
- Gazetecilikte 'Yaptığın işi öne çıkar, kendini değil,' dersin her zaman.
- 'Kendini ön plana çıkaranlar, daha revaçta oluyor, para kazanıyor,' diyeceksin şimdi bana. Belki haklısın... Ama şunu iyi etüt etmek lazım, para mı kazanacağız, yoksa gerçekten bir şeyler üretecek miyiz? Mesleki açıdan tatmin, bence çok daha önemli.
- Bu söylediklerin günümüz koşullarında biraz ütopik kalıyor.
- Olabilir ama dünyanın en mutlu insanıyım. Devletin verdiği emekli maaşım var, manzaralı bir evde oturuyorum, sigortam var, daha ne olacak. Bunlar bana yetiyor. Hayat para değil ki! Para bir araçtır, harcandığı zaman değerlidir, amaç olmamalı.