Efendim, abuk subuk 'bilimsel araştırma' haberlerinin şahikalarından birine geçen hafta rastladım. Habertürk sitesinde 'Yüzde 40 gösterin' başlığıyla yer alan haberde, aynen şu ifadelere yer veriliyordu: "İngiltere'deki University of Leeds'te yapılan bir araştırma, erkekleri etkilemek isteyen kadınların tenlerinin yüzde 40'ını açıkta bırakması gerektiğini ortaya koydu." Tabii hemen işkillendim, konunun üzerine eğildim. Haber doğruydu! Lakin 'bilimsel araştırma'nın kendisi fevkalade saçmaydı. Şöyle ki: "Araştırma kapsamında psikolog Colin Hendrie ve beraberindeki dört kadın araştırmacı, ülkenin en büyük gece kulüplerinden birine gitti. Araştırmacılar gece boyunca kadınların ne giydiğine ve erkeklerden kaç kez dans teklifi aldığına dair notlar aldı. Araştırma sonunda vücudunun yüzde 40'ını açıkta bırakan kadınların hemcinslerine göre iki kat daha fazla teklif aldığını ortaya çıktı. Bunun yanı sıra yüzde 40'tan fazlasını ortaya koyan kadınlar ise erkekleri tavlama konusunda başarısız oldu. Çünkü erkekler çok fazla açılıp saçılan kadının sadakatsiz olduğuna inanıyor. Her bir kol vücudun yüzde 10'una, her bir bacak yüzde 15'ine ve gövde de yüzde 50'sine denk geliyor." Anlayacağınız, bahis konusu 'bilimsel araştırma', bir akşam bir gece kulübündeki dans tekliflerine dair notlardan ibaret! E, imkan sağlansın, ben bu araştırmalardan her gece yapayım, hem de 'Turkish style' olarak: "Hanımların yüzde 97'si durduk yerde taciz ediliyor", "Vücudunun yüzde 40'ından fazlasını açıkta bırakan hanımlar, kendilerine asılan erkekler arasında yüzde 99 ihtimalle kavgaya sebebiyet veriyor", vs. Öte taraftan, Leeds Üniversitesi'nden Colin kardeşimin 'araştırma'sı erkeklerin yüzde 40'tan fazla açılıp saçılan kadınları 'sadakatsiz' bulduklarını 'ortaya koymuş' ya, nasıl koymuş? Bu da tamamen kanaat olsa gerek! Sonra, kol neden yüzde 10, bacak nasıl yüzde 15 olarak değerlendiriliyor? Ultra mini etek marifetiyle iki bacak açan hanım sadece bir kol mu açabiliyor? Gövdesini açıp kol ve bacaklarını kapatan hanımlar dünyanın neresinde yaşar? (Ki varsa öyle bir yer, gitmek isterim.) İşte bu soruların karşılığı yok... Sonuç: Bu Leeds Üniversitesi'nde ilim yerine âlem peşinde koşan Colin kardeşimiz gibi, İngiliz bulvar gazetesi kılıklı hocalar olduğu kesin! Yavrunuzu oralara ilim alsın diye yollama gibi bir niyetiniz varsa, tekrar düşünün derim, 'clubber' olur çıkar maazallah...
'TAVIR KOYMA' SOĞUK YENEN BİR YEMEK Mİ?
Efendim, mevzu hazır ilim, irfan ve üniversiteden açılmışken, Çankaya Köşkü'nün Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne bugüne kadarki tüm cumhurbaşkanlarının portrelerini yaptırma teklifinde bulunduğunu hatırlatırım. Üniversite Senatosu'ndan da, "Kenan Evren hariç tüm cumhurbaşkanlarının portresini yaparız," cevabı gelmiş. İlk bakışta 'güzel hareket' gibi görünüyor da, o Üniversite Senatosu mensuplarının 12 Eylül darbesi esnasında ne yaptıklarını merak etmeden yapamıyor insan. Hani bugün önüne gelen Kenan Bey'e koymadık tavır bırakmıyor ya zaten, o bakımdan dediydim... Yoksa 'intikam' gibi, 'tavır koyma' da soğuk yenen bir yemek midir? Ne yapalım, anlaşılan Köşk için de bir 'oto-portre' çalışıverecek 'Paşa'... Aslında sanat olaylarına siyaset karıştırılmasına son derece karşı bir kişiyim ben kıymetli okur. Hatta siyasetin herhangi bir şeye karışmasından huylanıyorum, ürküyorum. Sırf siyaset karışır, başıma iş açılır, neme lazım başkanlık seçimleri öncesi adaylar abuk subuk yerlerde abuk subuk konuşuyor diye, ABD'deki Altın Küre ödül törenine bile katılmadım. Meltem Cumbul, sağ olsun, gidip iki dakikalığına temsil etti ülkemizi... Ben bu kadar dikkatli davranırken, Serdar Ortaç kardeşimin özensiz tavırlarına üzülüyorum. Son olarak, kumarda kazandığı söylenen 1,2 milyon doları almadığını açıkladı. Eh, torba mı elâlemin ağzı, vergisini ödememek için ağız değiştirdiğini söylediler hemen. Spekülasyona konu olmamak için, Serdar kardeşimin portresini yapmama kararı aldım...