Her okul döneminin sonu, eve gelen karnelerle belirlenir. Okulun bitişinin hüzünlü ya da sevinçli oluşu, o karne notları ile ölçülür. Notlar çocuğun olduğu kadar, ailenin, öğretmenin ve okulun da kendini değerlendirmesi için bir araçtır. Bu aracı amaç haline getirmenin hiç kimseye yararı olmaz. Karne notları herkesin yıl içinde gösterdiği ya da gösteremediği çabanın bir sistemle değerlendirmesidir.
Notlar, yaşam becerisini, aklı, kişinin değerini göstermez. Karneler alındığında durup düşünme zamanıdır. Çocuklara bu sonuçlar için; 'Yeterli gayreti gösterdim mi?Emek harcadım mı?Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım mı?Başka neler yapmam gerekir?' ve benzeri soruları kendi kendilerine sormayı öğretebildiyseniz, notun çok da önemi olmayacaktır. Ailelerin ve eğitimcilerin de kendilerine sormaları gereken sorular vardır.
AİLELER, KENDİNİZİ GÖZDEN GEÇİRİN
Ailenin karnedeki payı, çocuk kaç yaşında ve hangi sınıfta olursa olsun okula başladığı gün başladı. Okula başlama yaşına karar verirken, başlayacağı okulu seçerken, çocuğun gerçek değerlendirmesini yapıp yapmadığı, doğru okulu seçip seçmediği karnedeki payının ilk adımı oldu. Eğer çocuğun yeteneklerine uygun olmayan bir okul seçilmiş ve hazır olmadan okula başlamasına karar verilmiş ise, başarısızlığın bir nedeni bu olabilir. Hatta daha okul öncesi yeterli sorumluluk verip vermediğimiz, kendi başına becerebilme yetilerini kazanmasını sağlayıp sağlayamadığımız önemlidir. Onun işlerini, onun yerine yapıp: "Sonra ödevlerini yapmıyor, çanta düzenlemiyor," diye kızmak pek gerçekçi değildir.
Şimdi neler olduğunu araştırma zamanı.
Çocuğunuzun okulu uygun değil mi? Bir ruhsal rahatsızlığı var mı? Özel öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi bir sorunu olabilir mi?
Arkadaşlarıyla, çevresiyle bir uyumsuzluk yaşıyor ve bunu sizinle paylaşamıyor mu?
İşte tatil, bunları araştırıp, değiştirmek, tedavi etmek için uygun bir zaman olabilir.
O yeni notlar alarak karnesini düzeltebilir, sizse bu sorunları çözerek. "Ders çalış, adam ol," demek, öğretmen tutup zorlamak yeterli değil. Onu ödüllendirmeyin, ama ağır cezalar da vermeyin. Hele hele sevginizden mahrum bırakmayın. Bırakmayın ki çalışmanın sizin sevginizden çok kendi görevi ve geleceği olduğunu anlasın.
OKULLAR VE ÖĞRETMENLER
Okulların ve öğretmenlerin karnelerdeki payı, notları verip karneleri dağıtmakla bitmedi. Karne verdiğiniz öğrencilerinizden bir kısmı başarısız oldu.
Bu başarısızlık onların öğrenemediği gerçeği kadar, sizin de öğretemediğiniz gerçeğini gösteriyor. Bir sisteminiz var.
Ama o sisteme uyum sağlayamayan, o sistemle anlatılanları anlayamayan çocuklar da var. Öğretim yılı boyunca bu çocukları fark edebildiniz mi? Fark edemediyseniz, sisteminizi ve kendi bilgilerinizi yeniden değerlendirme zamanıdır. Fark ettiyseniz, kendinize neler yaptığınızı sorun. Aile ile işbirliği, bir uzmana yönlendirmek çözüm olabilir miydi? Bunun yerine çocuğa kızmayı ve aileyi suçlamayı seçtiyseniz hata yapmış olabilir misiniz? Sadece ailenin haberdar olması, hatta uzmana gitmek sorunu çözmeyebilir. Okul içinde çocuğa karşı davranışları, beklentileri iyi ayarlamak gerekir. Onun başarılı olduğu alanları saptayıp desteklemek, başarısız olduğu alanlar da ise daha iyi olabilmesi için farklı yöntemler denenmeli. Hangi sınav türünde daha başarılı olabileceğini, hangi anlatım şekliyle daha iyi anlayabileceğini belirleyip uygulamak, iyi eğitimci olmanın birinci ilkesi olmalıdır. Eğer bunları yaptıysanız "İyi bir okuluz ve iyi öğretmenleriz," deme hakkınız var. Ama başarı, sadece başarılı çocukları sahiplenerek gelmez.
Şimdi tatil zamanı. Karne nasıl olursa olsun, herkes tatili hak etti. Çocuklar, aileler, öğretmenler. Önemli olan tatili nasıl değerlendirecekleri. Aileler, okullar ve öğretmenler daha iyisini nasıl yapacaklarını planlayabilir. Çocuklar da dinlenmenin yanı sıra yeni seneye hazırlanmaya, kendilerini geliştirmeye, çalışmaları için programlar oluşturmaya çalışabilirler. Zaman daha hırslı ve not odaklı değil, daha mutlu, daha sağlıklı, daha sorgulayıcı ve sosyal çocuklar yetiştirmeyi düşünme zamanıdır.