Zenne geliyor ve toplumumuzca tabu sayılan birçok konuya cesur darbelerle eğiliyor. Bu, cesareti ölçüsünde iyi bir film mi? Bu söylenemez. Ama içeriğinin biçimden önce geldiği ve onun önüne geçtiği filmlerden biri bu. İki genç sinemacı adayının birlikte kotardıkları film, eşcinselliği ortaya çıkınca babası tarafından öldürülen kırsal kesim kökenli Ahmet Yıldız'ın öyküsünden yola çıkıyor. Bir kulüpte dans eden travesti arkadaşı Can'la birlikte takılan, iri-yarı, tam Türk erkeği görünümündeki bodyguard Ahmet, ailesinin durumunu keşfetmesi korkusunu yaşıyor. Bu arada Alman fotoğrafçı Daniel, uzun yıllar yaptığı ve ruhunda büyük yaralar açmış olan savaş fotoğrafçılığından sonra yeni konular aramak için geldiği Türkiye'de, bu eşcinsel/ travesti dünyasını keşfediyor ve büyüleniyor. Ahmet'le ilişkisi, Daniel'in içindeki gizli eşcinselliği açığa çıkarıyor. Ancak Daniel'in tutkusu da Ahmet'in akıbetini önleyemeyecektir. Bu tuhaf film, öncelikle ciddi anlatım sorunları içeriyor. Devamlılık yerine epizodik, parçalı bir yapı seçen film, bu yüzden birçok sahnesini beklenen dramatik güce ulaştıramadan, sanki alelacele bitiriyor. Ayrıca çok özenerek ve Kerem Can'ın da büyük çabasıyla çekilmiş dans sahneleri, dramatik olaylarla koşut kurgu yöntemiyle verildiğinden, kendi başlarına var olup etki sağlamıyorlar. Açıkçası, yeterince uzun ve bütünlük taşıyan tek bir dans bölümü bile yok! Onca çabaya yazık değil mi? Bunun da ötesinde, film beklenenin tersine ne estetik, ne de sosyolojik açıdan gerçek bir eşcinsel duyarlılığı taşımıyor. Eşcinseller travestileri sevmez, bildiğim kadarıyla. Gerçi filmde travesti olmayan gay'ler de var. Ama onların arasındaki, cinselliği bırakın, sevgi bile sanki yeterince verilememiş. Tüm o gece kulübü ve travesti sahneleri, aslında çok geniş bir eşcinsel kesim için bile egzotik ve aykırı şeyler. Bu egzotizm, bu cila aşılıp gay hayatın özüne inilememiş gibi. Ayrıca aşırı müzik kullanımı da, filmi sonuç olarak bir tür müzikal melodrama dönüştürmüş. Ama tüm bunların ötesinde, verdiği önemli mesajlar da var. Ülkemizde namus cinayetleri, kadınlarıı olduğu gibi eşcinselleri de vuruyor. Bu açıdan, o kocasından daha zalim olan ve oğlunu gözden çıkaran anne figürü kolay unutulmayacaktır. Oysa kadının, geleneksel erkek zulmüne karşı en azından eşcinsel oğluyla bir noktada buluşması beklenmez miydi? En önemlisiyse, ordunun tutumu. Elbette egemen olan genel maço kültürün uzantısı olarak, eşcinsellerin askerlik hizmeti konusunda çektikleri sıkıntlar ibretlik biçimde karşımıza geliyor. Ve o eşcinselliği kanıtlamak için istenegelen 'muamele resimleri'nin ve başka şeylerin acı ve utandırıcı yüzü kendini gösteriyor. Filmin bu açıdan içerdiği cesaret, sanırım en büyük erdemi. Ve onu savunmayı gerektiriyor.
ZENNE ***
Yönetmen: M. Caner Alper, Mehmet Binay/
S enaryo: M. Caner Alper/
Görüntü: Norayir Kasper/
Müzik: Paolo Poti, Demir Demirkan/
Oyuncular: Kerem Can, Erkan Avcı, Giovanni Arvaneh, Tilbe Saran, Rüçhan Çalışkur, Üna l Silver, Tolga Tekin, Esme Madra, Jale Arıkan/ Cam Film