Manken olma hayaliyle gelen Ukraynalı güzeller fuhuş çetesinin eline düştü.
Fuhuş mafyasının yıllardır uyguladığı yöntemdir bu.
Güzel kızlar, hatta körpeler aynı tezgâhla Türkiye'ye getirilir.
Pasaportlarına el konulur.
Sonra da fuhuş piyasasında sermaye olur.
***
Ukrayna-Türkiye hattında insan ticareti yapan İgor Kanevsk ile Kasım Y. de aynı vaatle 60 kız getirdi.
Manken olacağını sanan kızlar podyum yerine mor ışıklı pavyonlarda sarhoşlara meze oldu.
İgor ve
Kasım'ın hem Ukrayna'da hem de Ankara'da mankenlik ajansları var.
Yani İgor gönderiyor, Kasım da Ankara'da pazarlıyordu.
Parası çok olan bu işin tek sermayesi yalan…
Eğer Ukraynalı aile kayıp kızlarının peşine düşmeseydi bu olayı polis bilmeyecekti.
***
İbrahim Azcan, Malatya Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü.
Onu Trabzon'dan tanırım.
Görmeyeli 10 yıl olmuş.
Çeşitli illerde çalışmış.
Tecrübeli biri…
Basılmış kitapları da var.
Büyük gürültü koparan
'Nataşa' kitabını da o yazdı.
***
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından
Sarp Sınır Kapısı'nın açılmasıyla birlikte Karadeniz'i
'fuhuş mafyası' sarmıştı…
Ne yuva yıktı bu şerefsizler.
Fındık ve çay parasını karşı yakadan gelen kızlarla yiyen nicelerini tanırım.
Polis şefi İbrahim Azcan bizzat yaşadığı olayları kitaplaştırınca başka şeyler de öğrendik tabii.
İşte onlardan birkaçı:
***
Adam günlerce çalınan kamyonunu aramıştı.
Bu sırada rastladı yol kenarında ağlayıp sızlanan gözü yaşlı kadına.
Yanına koştu ve niye ağladığını sordu.
Kadın kızdı önce…
Sonra da, "Uşağum, anlatsam bana ne yardımın olabilir ki...
Kocam 'borcum var' diyerek ahırdaki sığırı sattı.
Gelirken de eve un, şeker ve tuz alacaktı.
Akşam gelmedi.
Ertesi gün geldiğinde cebinde bir kuruşu yoktu.
Meğer sığırın parasını Nataşalarla yemiş.
Ben ağlamayayım da kimler ağlasın uşağum?
***
Operasyonlarda polis renkli olaylar da yaşıyordu.
Ani baskınlarla şaşkına dönen koca koca adamların güldüren yalanları gecelere damgasını vuruyordu.
***
Otel odasında yabancı uyruklu bir kadınla aynı yatakta basılan yaşlı adam da, artistler gibi rol kesmişti.
Polislere hayret dolu ifadelerle bakıp sonra da yatağını paylaştığı yarı çıplak kadını işaret ederek,
"Bu kadın ne gezeyi burada?
Kim getirdi oni benim yatağuma?" diyerek kadını suçlamıştı.
Kadının şaşkınlığı görülmeye değerdi.
***
23 yaşındaki
Yulya ise anne ve babasını hiç tanımamıştı.
Küçük yaşta bir çocuk yuvasına terk edilmişti.
Kendini evlatlık alan üvey anne ve babasından sürekli zulüm ve ızdırap gördüğü günleri anlatmaya başlayınca deniz mavisi gözlerinden sicim gibi yaşlar boşanmıştı.
Yulya, 16 yaşına geldiğinde ise, sekiz erkeğin tecavüzüne uğramıştı.
Yaşadığı feci olay genç kadını körpe yaşta fuhuş batağına itmişti.
***
Oteli olan biri anlatmış…
Resepsiyonun yanında oturan genç ellerini yüzüne kapamış ağlıyordu.
Meğer bir gece önce birlikte kaldığı kadın, o gün başka bir erkekle gitmişti.
Otel işletmecisi:
"Sen o kadını namusun mu sandın?" diye sormuştu.
Ağlayan genç ise, Swetlena isimli kadını namusu gibi gördüğünü inkar etmemişti.
Kuzeyden gelen kadınların çoğu, erkekleri böylesine etkilemişti.
***
Bugün pazartesi ya…
Bazılarımıza
'mesai' zor gelmiş olabilir.
Ayrıca
'dertsiz kuş bile yok.'
Kimimiz pazartesi sendromunun, kimimiz çekinin senedinin ya da hastasının derdindedir şimdi.
Gazeteler ise moral bozan haber ve yazılarla dolu.
Bunun için
'hayata dair' oldu yazdıklarım.
Haftanın ilk günü hem gülelim biraz da düşünelim istedim.
Bundan da önemlisi, Polisin yaptığı operasyonlara rağmen, Türk ve Rus fuhuş mafyasının uslanmayacağıdır.
BDT'li bayanların da yaşanan bunca olaya rağmen hâlâ
'manken' vaatlerine kanmalarıdır.