"Hüzün ki en çok yakışandır bize
Belki de en çok anladığımız..." demişti yıllar önce bir şiirinde, usta şair Hilmi Yavuz...
Gerçekten de hep hüzünlü bir ülke olduğumuz için, 'hüzün' belki hep en çok yakışan olmuştur bizlere... İşte bu nedenle, biz hep en çok hüzünden anlıyoruz...
Hüznü anlatan dizelerle girdik bu yazıya; boşuna değildir aslında.
Yazımız, biraz aileden bir tablonun hüzünlü yansıması olacak bugün, izninizle...
Tam da, "10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü"ne birkaç gün kala, Egeli Sabah ailesinden, dört değerli gazeteci dostumuzla, yollarımızı ayırmak zorunda kaldık.
Yazı işleri müdürümüz ve yazarlarımızdan sevgili Gökmen Küçüktaşdemir.
Haber müdürümüz, sevgili İlker Çoban.
Editörümüz ve yazarımız, sevgili Engin Yavuz.
Magazin muhabirimiz, sevgili Ünal Gümüştekin.
Hepsi bizim için çok değerli isimlerdi. Mesleklerinde, yaptıkları işlerde başarılıydılar.
Yazı işleri müdürümüz, sevgili Gökmen Küçüktaşdemir, pırıl pırıl gazeteci; işini özenle yapan, adam gibi adam. Başarılı gazetecilik yaşamını sürdürürken, son dönem bir roman ve bir de çok imzalı roman yazarak, edebiyat serüveninde, kendisine ciddi yeni yol açtı.
Haber müdürümüz sevgili İlker Çoban, son yıllarda İzmir basınının yetiştirdiği, en kıymetli habercilerden. Muhabirlikten başlayarak, habercilikte özenle tırmandı. Hep başarılı işlerin altına imza attı. Beyefendi, pozitif kişiliğiyle, herkesin sevgisini, saygısını kazanmayı bildi.
Editör yazarımız, sevgili Engin Yavuz, kırk yıllık dostum. Gazetecilikte rüştünü çoktan ispat etmiş, yaratıcı isim. İronik, dürüst kişiliğini, zekasıyla taçlandırmış; gezi yazarlığında Türkiye'nin ustaları arasına girmiş bir insan.
Magazin muhabirimiz sevgili Ünal Gümüştekin, tipik, usta bir 'paparazzi'. Yani yıllarca Ege'de ünlüleri kovaladı. Onların çok usta işi fotoğraflarını çekti. Magazin gibi zor alanda, hep insanların sevgisini, saygısını kazanmayı başardı. Fotoğrafta ciddi ustalaştı.
Aslında bu yazıyı yazmamın nedeni, başarılı ve iyi kalpli arkadaşlarımın özelliklerini, sizlere aktarmak değil. Çünkü bizim meslekte, bazen başarılı insanlarla da çeşitli nedenlerle, yollar ayrılabiliyor. Bu yazıyı yazmamın nedeni, onlara içtenlikte çok teşekkür etmektir. Egeli Sabah'ta hep birlikte yola çıkarken, bu serüvenimizi sürdürürken, tam bir aile olmayı başardık. O aile havasıyla, Egeli Sabah'ı hep birlikte markalaştırdık. Bu nedenle, Gökmen'e, İlker'e, Engin'e, Ünal'a; verdikleri emek ve güzel dostlukları için, vefa duygusuyla teşekkürü borç biliyorum. Çok hüzün duyduğumuz bu ayrılık sonrası, yolumuza diğer çok değerli dostlarla, ayrılanları da hep sevgiyle anarak, devam edeceğiz.
Hepimiz insanız ve bu yeryüzünde misafiriz. Değerli olan; bu faniliğimizin farkında olup, insani değerleri, dostlukları, sağlıkları koruyabilmek.
DYSON'IN BİZE ÖĞRETTİĞİ
Bir zamanlar, CocaCola gibi bir dünya devinin CEO'luğunu yapan Brian Dyson, hayatın havaya atıp tutmaya çalıştığımız, çeşitli toplardan oluştuğunu söylemişti.
İnsanlığımız, sağlığımız, dostluklarımız, ailemiz, işimiz; işte bu toplardan bazıları.
Evet, mesleki kulvar, işimiz, işlerimiz; çok çok önemli. Ama Dyson'a göre, 'işlerimiz' birer plastik toptur. Havaya attığımızda, yere düşseler bile, sonuçta zıplayıp geri dönerler.
Ama en değerlisi ve önemlisi; dostluktan sağlığa kadar; 'kristal'den oluşan diğer toplardır; çünkü onları yere düşürdüğümüz zaman; kırılır ve dağılırlar...
Sonuçta şükür ki onlar sağlam... Arkadaşlarım için, eminim yeni, güzel yollar açılacaktır.
Hepsine bugüne kadar verdikleri değerli emek için, sevgiyle çok teşekkürler.
Yolları açık, yolumuz açık olsun...
Dileriz herkes için öyle olur...