Ege Üniversitesi kişisel tarihimde, en güzel gençlik yıllarımı yaşadığım, eğitim gördüğüm bir kurum olmasının dışında; hem İzmir, hem Ege Bölgesi, hem de Türkiye için, çok değerli bir bilim yuvası. Türkiye'nin sayılı, Ege'nin de ilk üniversitesi olan bu kurum; varlığını sürdürdüğü kent ve bölge ile bütünleşmiş; kent ve bölge insanları ile arasında, sahici bir 'aidiyet' duygusu yaratmayı başarmış örnek bir konumda. Bilimsel başarıları ise o kadar çok ki, yazsak bu köşeye sığmaz.
Önceki akşam, bir grup meslektaşımızla birlikte, işte bu eğitim kurumumuzun çok başarılı, değerli rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz'ı dinledik, üniversitenin yine çok önemli bir güzelliğin altına imza attığını gördük.
Üniversite, 6-15 Aralık 2013 tarihlerinde beşincisini gerçekleştireceği "Uluslararası EgeArt Günleri"yle, kentin kültür-sanat hayatına evrensel bir pencere daha açıyor.

500 DEĞERLİ SANATÇI GELİYOR
EgeArt, her biri kendi özgürlüğünde ve özgünlüğündeki çok sayıda sanatçıyı, ortak estetik bir ortamda İzmirlilere sunacak. Tam 40 ülkeden, Türkiye'deki 22 kentten, dünyadaki 38 üniversiteden, 500'ü aşkın değerli sanatçı, İzmirliler ve ülke ile buluşacak. EXPO sürecinin de öne çıkarılarak, propagandasının yapılacağı, 'Kıyıda' teması ile gerçekleşecek bu şölen günlerinde, kentlilerin rahatlıkla ulaşabileceği 23 noktada, tam bir festival havası yaşanacak. Yakın gelecekte, değişen ve dönüşen bir İzmir'in, muhteşem güzellikleriyle, Akdeniz'in önemli kültür-sanat cazibe merkezlerinden biri haline geleceğine inanıyorum.
Bunun gerçekleşebilmesi için, gösteri sanatlarından şiire; edebiyattan sinemaya kadar; İzmir'in sanatın tüm alanlarında halkın izleyebileceği, paylaşacağı; sürdürülebilir evrensel etkinliklere sahip olacağına inanıyorum. Bu etkinliklerin, İzmir'de evrensel bir kültür endüstrisini yapılandıracağını, Akdeniz'in İzmir'i konuşacağını; kenti Akdeniz'in sahici bir kültür-sanat merkezi haline getireceğini düşünüyorum. Bunun için yerel yönetimlerle birlikte, kentteki her kurumun üzerine düşeni yapmasının çok değerli olduğu kanısındayım. İşte Ege Üniversitesi'nin yaptığı da budur: Kentin kültür-sanat hayatında sürdürülebilir; evrensel özellikli, nitelikli, çıtası yüksek bir toplam yaratmak. EgeArt günleri, bu nedenle çok anlamlı. Bir üniversitenin, varlığını sürdürdüğü kente, kendisini borçlu hissederek; o kentin insanlarına, yeni bir kültür-sanat toplamı armağan etmesi, değerli iş.

İÇTENLİKLİ ÖVGÜYÜ HAK EDİYOR
Bu değerin üretilmesine öncülük yapan, bilim insanı Candeğer Yılmaz'ı alkışlıyorum.
"Biz sanatı çok önemsiyoruz ve bunu eğitimin bir parçası, bir göstergesi, ahengin bütünlüğü olarak görüyoruz. Bu sanat günleri, aslında Ege Üniversitesi'nin sanata verdiği değeri gösteriyor. Temel yaklaşımımız; gençlerimizi, sanat ustalarıyla buluşturarak, onların geleceği planlamasına önderlik etmeyi düşündüğümüz; hatta bunu bölgeye, Türkiye'ye yaymaya çalıştığımız anlayışımızdır" diyebilen Yılmaz, inanın içtenlikli bir övgüyü hak ediyor. İzmir 6 Aralık'tan 15 Aralık'a kadar, Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi başta olmak üzere, 23 noktada bulunan sanat galerileri, müzeler ve kültür merkezlerinde, sergiler ve etkinliklerle, tam bir kültür-sanat şöleni yaşayacak. Tarihi mekanlarımız, sanatın büyüsü ile süslenecek. Alanlarında dünyanın usta sanatçıları İzmir'i selamlayacak.
Resim sergilerinden heykel çalıştayına; fotoğraf sergilerinden kısa film yarışmasına, yaratıcı çocuklar çalıştayından müzik dinletilerine kadar; İzmir çok güzel, içerikli EgeArt günleriyle kucaklaşacak. Sağ olsun sevgili üniversitemiz. Çok teşekkürler, Ege Üniversitesi..
Sanat günlerinin 'Ustaya Saygı' başlıklı sergileri; Candeğer Furtun, Semiha Berksoy, Kuzgun Acar ve Gencay Kasapçı'nın eserlerini paylaşacak.
Canlı performanslar, konserler, paneller, söyleşiler, film ve tiyatro gösterimleri de, sanat günlerinin renklerinden.
Bütün etkinlikler halka açık ve ücretsiz. Belki bir dahaki sanat günlerinin arasına, bir de 'şiir dinletileri' serpiştirilebilir. Güzel olur...