Dicle nehrinin üzerindeyiz. Asırlar önce, 1036 yılında inşa edilen tarihi 10 Gözlü Köprü'den Dicle'nin hüzünlü sularını izliyoruz.
İzmir ile Diyarbakır arasında kurulan köprüye, 10 Gözlü Köprü ve Dicle nehri de tanıklık yapıyor sanki.
Gazeteci dostlarımızla dolaşırken köprüden Dicle'yi seyreden, sohbet eden gençlerle karşılaşıyoruz. Sıcak bir selamlaşma, gençlerin çok içtenlikli karşılaşmalarından sonra, biz de sohbete katılıyoruz.
Hemen dertlerini paylaşıyorlar. Çoğu askerlik yapmış, hatta aralarından bazıları da İzmir'de yapmış. Barış ya da çözüm sürecine gençler de, çok ciddi umut bağlamış. Gençler, en önemli sorunlarının 'işsizlik' olduğunu vurguluyorlar. Hemen hemen hepsi, Dicle nehrinin kıyılarında konumlanan 9 tuğla fabrikasından birinde çalışıyor. Hepsi aklı başında, dünya ile barışık, ülkeyi izleyen gençler. Hepsinin gencecik umutları, gelecek için hayalleri var. Hepsinin geliri, asgari ücret düzeyinde. En önemli sorunları ise hiç sigortalarının olmaması. Denetlenmeyen, vahşi kapitalist sistem; Güneydoğu'da ne yazık ki bazı noktalarda hüküm sürüyor. Tuğla fabrikalarında çalışan 3 bine yakın insan sigortasız. Onların yerine, kendimizi koyuyoruz. İçimiz acıyor.
Devletin, acilen bu duruma da müdahale etmesi gerekmez mi! Hala bu çağda, insanların, köle gibi sosyal güvenceden yoksun çalıştırılması; alçaklık değil de, nedir!