Bugün İzmir'den, Ordu'da yaşanan bir olayı yazmak istiyorum.
İzmir'de iki idealist genç akademisyen tanışmıştım. Deniz Yıldırım ve Evren Haspolat.
O iki genç akademisyen, son yıllarda çok tartışılan İzmir'e ilişkin, "Değişen İzmir'i Anlamak" adlı derleme bir kitap yayınlamışlardı.
Bugün hala süren, bazen sınırları aşan, bazen odağına iyi niyeti aşmış üslup sorununu da yerleştiren İzmir tartışmaları için, "Değişen İzmir'i Anlamak" kitabı çok değer taşıyor.
Çünkü aynı kitap, çok sayıda bilim insanının veriler ve gözlemler eşliğinde; dünden günümüze uzanarak, yeni bulgu ve çözümlemeleri, analizler ışığında değerlendirerek; İzmir'in nereye doğru, nasıl dönüştüğünü, kentin potansiyellerini ortaya koyuyor. Elbette kitap sahici, içtenlikli, kent lehine yapıcı İzmir eleştirileri de içeriyor.
Şimdilik bu kitabı geçiyorum.
İzmir'de evlenen karı koca bu iki genç, değerli akademisyenin serüvenlerine gelmek istiyorum. Doç.
Dr. Deniz Yıldırım, eşi Doç. Dr.
Evren Haspolat. İkisi de Ordu Ünye Üniversitesi'nde görevliler.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi'nde bir yandan görev yapıp, bir yandan doktoralarını tamamladılar. Sonra da kendi istekleriyle, yeni bir üniversite olan Ordu Ünye Üniversitesi'ne görevli gittiler. Tek arzuları öğrendiklerini genç bir üniversitede öğrencilere aktarmak, iyi, başarılı insanlar yetiştirmekti.
Çünkü yakından tanıma şansı bulduğum bu genç insanlar; yürekli, idealist bilim insanları.
SEN MİSİN ELEŞTİREN!
İşte bu mantıkla, Ordu'da yaşamaya başladılar. Orada kendilerine bir yaşam kurguladılar, bilimsel çalışmalarını orada sürdürdüler.
Hatta bir yandan da İzmir'le ilgili ikinci bir kitap üzerine çalışıyorlardı.
İşte böyle bir süreçte, Deniz Yıldırım bir üniversite ortamının çok doğal parçası olması gereken 'ifade özgürlüğü'ne dayanarak bir panelde konuştu. Konuşmasında yeni YÖK Yasa Taslağı hakkında bilimsel eleştirel bir yaklaşım getirdiği için, hemen cezalandırıldı. YÖK Taslağı eleştirisi ağır disiplin cezası getirdi. Sevgili Yıldırım mailinde şunları yazıyor: "Üniversite yönetimi, belki sadece 12 Eylül Dönemi'nde görülebilecek baskı ve cezalarla bizi yıldırmaya çalışıyor. Son olarak bana, Ankara'da gerçekleştirilen Yeni YÖK Yasa Taslağı konulu panele katılıp konuşma yaptığım gerekçesiyle disiplin cezası verildi. Şaka değil; bir bilim insanına kendisini hem mesleki hem de bilimsel olarak doğrudan ilgilendiren bir yasa konusunda önce konuşmaması için türlü engeller çıkarılıyor; ardından da konuştuğu ve görüşlerini ifade ettiği için 'disiplin cezası' veriliyor."
NASIL BİR ÜNİVERSİTE?
Ayrıca Deniz Yıldırım'a "cezası"nın yazılı tebliğ edildiği gün, eşi dahil olmak üzere yedi öğretim üyesine de başka bir soruşturma daha açılmış. Gerekçesi nedir, biliyor musunuz?
Bu öğretim görevlileri çalışma odalarının kapılarına "İnsan, Toplum, Doğa Yararına Üniversite" yazılı kokartlar asmışlar. Utanılacak bir durum, utanç verici bir üniversite tablosu. Yoksa bu üniversiteyi yönetenler, bu cezaları verenler, bu soruşturmaları açanlar; 'insan, toplum, doğa yararına üniversite' istemiyorlar mı? Türkiye'de inanın bazen faşizan bir ruh, geçmişin izlerini taşıyarak, ülkedeki değişimi de hiç algılamayarak, kendi kafasına göre hayat buluyor.
Umarım Ordu Ünye Üniversitesi, bir yüksek öğrenim kurumuna hiç yakışmayan bu baskı politikalarından vazgeçer. Ayrıca elindeki o bilim insanlarının kıymetini bilsinler.
Örnek veriyorum İzmir'de onların değerini bilecek çok sayıda özgür üniversite var.