Masamın üzeri genç insanların cv'leriyle dolu. İzmir'de iyi eğitim görmüş, üniversite mezunu, en az bir yabancı dili olan genç insanların, hala işsizlik kıskacı içinde debelenip durması, insanı çok üzüyor.
Bu gençlerden bir bölümü, henüz ne yapacağına karar vermediği, nasıl bir yolda yürüyeceğini hayal etmediği ya da kararsız olduğu için, işsiz kalabiliyorlar. Ama bir bölümü ise hem kararlı, hem çalışmaya çok arzulu, hem hayal ediyor, hem de ısrarla iş arıyor; sonuç ise kocaman bir hayal kırıklığı oluyor.
Benzeri çok örnek görüyorum; tanık olduklarıma da üzülüyorum.
GEÇİŞ SANCILARI
Ege Bölgesi, ekonomik ve sosyal değerleriyle Türkiye'nin ikinci sırasında. İzmir ise aynı değerlerle, hala Türkiye'nin üçüncü büyük kenti durumunda.
Ama buna rağmen hala genç yeteneklerini İstanbul'a kaptırmayı sürdürüyor.
Elbette bu, eksik bir şeylerin olduğunun da göstergesi.
Tanık olduğum bu işsizlik manzaralarına rağmen, yine de gelecekten çok umutlu olduğumu vurgulayabilirim.
İzmir'in kent olarak, bir geçiş döneminde durduğuna, Türkiye'de küresel zincire eklemlenmeye, İstanbul'dan sonra tek aday şehir olduğuna, kentin tüm avantajlarıyla gelecekte 'küresel şehir' olma şansının bulunduğuna inanıyorum.
İzmir, ABD'li kent sosyoloğu Richard Florida'nın geliştirdiği kavram ile "yaratıcı bir şehir" olmaya da adaydır.
Sizce yaratıcılık bir kentte sürdürülebilir "ekonomik büyüme" için, en güzel nasıl kullanılabilir?
Acaba bir kentin ya da bölgenin ekonomik büyümesine neler güç verebilir? Richard Florida, bu soruları ekonomik büyümenin 3T formülü ile açıklıyor:
Technology (teknoloji), Talent (yetenek), Tolerans (hoşgörü).
Bu üç T'nin üçü de, İzmir'de fazlasıyla var. Acaba eksik olan, aşağıdaki Japon Atasözü'nün ifade ettiği midir: "Hiçbirimiz hepimiz kadar akıllı değiliz."