Geçen gün İzmir'e İstanbul'dan gelen kıymetli bir dostum; 'İzmir'in kadınlarının güzelliği ve zarifliği' üzerine, bana uzun sayılabilecek bir söylev verdi.
Elbette İzmirli için doğal olan bu manzarayı, bir İzmirli'ye uzun uzun anlatmak, çok 'adil' bir tutum sayılmaz; ama serde 'ev sahipliği var', ne demeli!
Şaka bir yana, günümüzde 'İzmir kadınlarının güzelliği ve zarifliğinin' tarihsel kökleri var.
Yani İzmir bu konuda, onlarca yıldır övünür. Bu övgüye, geçmiş yıllarda, İzmir'i ziyaret etmiş gezginlerin yazılı anlatımlarında da rastlarsınız.
BEYRU'NUN EMEĞİ
Aynı konunun derli toplu bir bölümde, örneklerle anlatıldığı kitap ise "19. Yüzyılda İzmir'de Yaşam" adını taşır.
İzmir'in kent dokusu alanında, yıllarca araştırma yapmış olan değerli insan, mimar, Prof. Dr. Rauf Beyru, "19. Yüzyılda İzmir'de Yaşam"ı; Paris Milli Kütüphanesi, Yunanistan Küçük Asya Araştırmaları Merkezi, Gennadion Kütüphanesi, ABD Pennsylvania Kütüphanesi'nden tam 1281 adet kaynak kitap ve belgeyi taradıktan sonra kaleme almıştır.
Kitabın "Giyim-Kuşam ve Moda" başlıklı bölümü, İzmir kadınlarının geçmişini de ortaya koyar. Yani bu güzellik yeni değildir. Ayrıca bu tabloda dönemin İzmir'inin çok uluslu yapısının da etkisi vardır. İzmirli hanımların güzelliği, Rauf Beyru'nun öncelikli tespitine göre Evliya Çelebi'yi de etkilemiştir. İzmir'e 17. yüzyılın ikinci yarısında gelen günümüze de koca izler bırakan, büyük gezgin Evliya Çelebi, izlenimlerini aktarırken şöyle yazar:
"Amma bu şehrin su ve havasından olacak, öylesine afet-i devran dilberleri vardır ki, kaküllerini savurdukça, gören aşıkların akılları o güzelim saçları gibi perişan olur. Böylesine afet güzelleri vardır."
Yine 18. yüzyıl sonunda İzmir'e gelen bir Fransız gezgin Gerard de Nerval kadınları anlatırken şunları yazar:
"Örgüler halinde omuzlarına dökülen ya da çok işli mendillerle bağlanmış olan gür saçlarını örten fes benzeri başlıklarını, kendilerine özgü, zevkli bir şekilde sıkıştırırlar."
İzmir'de Türk kadınlarının yanı sıra, özellikle Levanten ve Rum kadınlarının güzelliği de çok sık vurgulanır. Yine 19. yüzyıl başında İzmir'e gelen bir başka gezginin anlatımı şöyledir:
"Akşam saat beş civarında, havanın tatlı bir serinlik kazanmasıyla, Frenk Mahallesi'nde, olağanüstü güzellikte İzmirli hanımların bir arada ayakta sohbet ettikleri ya da giriş kapıları açık duran evlerinin holünde ailecek oturdukları görülür."
KADINLAR ÜSTÜN
19. yüzyılın ilk yarısından gezgin Charles Reynuad ise şöyle tanımlar:
"İzmirli güzel hanımlar, özel bir boyayla gözlerinin etrafını mavileştirirler.
Bu, gözlerini daha büyük ve parlak gösterir."
Bu arada 1872 yılı başlarında bir İstanbul gazetesi, İzmir'de yayınlanan L'Impartial Gazetesi'nde çıkan bir makaleyi alıntılamıştır. Makalenin İzmirli hanımlara övgüler yağdırdığı, erkekleri ise olumsuzladığı görülür. Makalenin bir bölümü şöyle:
"İzmir'de sosyeteye yeni dahil olan bir gözlemcinin gözüne çarpan ilk husus, bu grup içinde hanımların erkeklere karşı sergiledikleri kesin üstünlüktür. Bu fiziki görünüm olarak ele alındığında, zaten herhangi bir tartışmaya yol açmayacak kadar açıktır ve bunu görmemek için insanın kör olması gerekir. Aslında İzmirli hanımların güzelliğinin ünü herkesçe bilinir. Batı'dan gelen bir gezgin, büyük bir rahatlıkla, bu durumun kentte karşılaştığı önemli avantaj olduğunu söyleyecektir. Buna karşılık erkekler, bir hayli çirkindir. Fiziki görünümü bir kenara bırakıp davranışsal özellikler söz konusu olduğunda da, kadınların güçlü cins diye bilinen erkeklerden, çok üstün olduğu görülür."
Günümüzden 140 yıl önce yazılan makale, erkeklere yönelik belki biraz haksızlık yapar görünse de, çok ilginçtir. Sonuçta İzmir kadınlarının güzelliğiyle ilgili, geçmişten yansıyan bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Ne bileyim; belki de 'İzmir kadınlarının güzelliği', kentin 'savaşçı kadınlar tarafından kuruluş' efsanesine dayanıyordur. Belki İzmir'in asırlar önce; atletik, güzel, çevik, uzun saçlı, yaylarını daha iyi çeksinler diye, sağ göğüslerini kesen savaşçı Amazon kadınlar tarafından kurulduğu efsanesi, hiç boşuna değildir.
Ne dersiniz?