Yeni bir gün, yeni bir hafta, hatta yeni bir Türkiye'nin doğuşunu izliyoruz. Her izlenen film bu kadar keyif vermeyebilir. 'Yıllar yorgun ben yorgunum' diye başlayan nakarata inat yeni bir diriliş. Türkiye'nin önü aydınlık… Türkiye'nin geleceği bir gökyüzü, bir ay kadar parlak.
Son iki yurtdışı seyahatimde buna daha iyi tanıklık ettim. Evimizin küçüğü Eren Paşa dil eğitimi için gittiği New York'tan önceki gün döndü. Hem seyahat hem de dünkü sandığa ilişkin sohbet ediyoruz. 'Babacığım ülkemin hiç de fena olmadığını daha iyi anladım' cümlesi ile söze başlayınca bunu açmasını istedim. Yeni Türkiye'ye dair benim anlattıklarımı, yaşayarak görmüş olduğuna sevindim. 'ülkemi kimse küçümsemesin. Biz büyük bir medeniyetin temsilcileriyiz. Güzel ülkemin değerlerini daha iyi gördüm' sözlerinden sonra dünkü sandığa dair ufkunu gördüm.
Türkiye'yi küçümsemek değil daha iyi anlamak için ülkeye yurtdışından bakmalı galiba… Aynı duyguları geride bıraktığımız hafta iki ayrı Avrupa ülkesinde gurbetçilerimizden de dinledim. İçeride yürütülmeye çalışılan algı operasyonlarının dışarıdan daha iyi gözlemlendiğini tanıklık ettim. Biz anlatmak için ne kadar kafa patlatırsak patlatalım, yaşayıp görmek algının hesaplarını ortaya koyuyor. Yeni Türkiye'nin inşasına takoz koymak isteyenlerin son çırpınışları bunlar. Çırpındıkça batacakları aşikar. Biz birlik, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi tesis ettikçe, pekiştirdikçe direnç kırılacaktır. Yeni Türkiye'yi anlamak istemeyenlere en güzel cevap sandık.
'İşte o Türkiye'de bize bir çakıl taşı kadar görev düşüyor ise ben varım'ın özeti Eren Paşa'nın anlattıkları. Geleceğe dair kaygıları olmayan bir gençliğin temsilcisi… Ülkesinin ve ülke insan gücünün farkında… O gücün yerkürede neler yapabileceğini iyi biliyor.
Bu duygularla dün sandığa gitmek için yollara düştük. Dört kişilik çekirdek bir aile olarak geleceğimize değil ülke geleceğine, yeni Türkiye'nin inşasında bir çakıl taşı olmak adına sandığa gittik.Tatil ve gezi planları yapmadan vatandaşlık görevimizi Yeni Türkiye'nin önünü açmak için koştuk. 'Ne olur ki canım. Bir oy…' demedik. Ülkemi, yaşadığım coğrafyayı, işimi, eşimi, çocuklarımı ve 'Uzun Adam'ı sevdim…
İnandıklarımın ve sevdiklerimin hep yanında oldum. Benim sevmelerim hep aşk derecesinde oldu... Seviyorsam ölümüne sevdim. Her sevmem aşk, her aşkım da ölümüne olmadı… Sevdiklerime 'seni seviyorum' diyecek kadar medeni cesarete ve yüreğe sahibim. Tüm sevmelerim hep özel hep gerekçeli... Tıpkı Uzun Adam'daki gibi… Yolun açık olsun Türkiye'm… Yolun açık olsun Uzun Adam… Biz sana inandık biz sana güvendik. Ne inancımız ne de güvenimiz boşa çıkmadı. Bu sevmelerden hiç bir zaman rahatsızlık duymadım... Duyanlar olsa bile... Sevdik bir kere… Tüm sevmelerin kalpten olduğu güzel bir güne, aydınlık bir geleceğe uyandığımız bir hafta olsun…