Soma… Kazanın yaşandığı güne kadar sessizliğin merkeziydi.
Bugün acının merkez üssü.
Yarın acı sahipleriyle baş başa kalacak. Acı düştüğü yeri yakmakla kalmayıp kavurmuş olacak. Hayaller vardı geleceğe dair. Her gün yeni bir dünya kuruluyordu.
Ekmek parası için çıkılan bu kutsal yolda geri dönmemek de vardı. Son kucaklaşma, son tebessüm, son buse olduğu bilinmeden… Beceremedik Soma'yı birlikte yaşamayı.
Yine aynı zihniyet, yine aynı düşüncenin örümcekleşmiş beyinleri 'error' verdi. Hiç bu kadar agresif olmamıştım.
Sinirlerim tavan yaptı. Kırgınım, bir o kadar da kızgın. Bize n'olduğunu sorguluyorum. 'Acı'nın üzerinden siyasi nefret kusanlara tepkim… 'Oh olmuş', 'Müstahak' diyenlere tepkim. Utanmazlardan utanıyorum. Keşke önce insan olabilseydik… İnsanlıktan nasip almamış 'müstahak'lara sözüm.
Bu kadar mı gözü dönmüşlük? Bu kadar mı nefret? Bu kadar mı sevgiden yoksunsunuz?
Acı, gözyaşı ve hüzün hiçbir şey ifade etmiyor mu? Bir ülke ağlıyor, siz gülüyorsunuz. Bir ülke yasta, siz oynaşta… Merhamet yoksunu gezi'zekalılar… Aşağı'lıkça, ahlaksızca, vicdansızca, saygısızca bir durum… Her ölüm acıdır. Her ölüm yaşanan ocağa kıyameti yaşatır. Söz konusu ölümse, geriye sadece sukut kalır. Sözün bittiği yerdir; Sözün çirkefleştiği değil… Kutsalsızlık hiç değildir. Bunlar kafasızlığın ürünü… Söz Soma'dan açılmışken… SABAH Ankara olarak acıya ortak olup bölgeye ilişkin Başkent'te yaşananları sayfalarımıza taşıdık.
Ankara, duyarlılığını bir kez daha gösterdi. Acıyı paylaşmakla kalmayıp belediyesinden STK'sına, iş dünyasına Soma'ya koştu. Sözün bittiği yerde acıyı paylaştılar. İşte bir haftanın özeti…
Sağlık ve mutluluk dolu bir hafta olsun…