Karışık, karmakarışık bir durum… Durumdan öte bir duygu galiba. Bir pazartesi yazısı için birikmişlik söz konusu.
Öncelikle parçalı birkaç konuya değinmek istiyorum. Hafta içi ihmal ettiğim birkaç ziyaret gerçekleştirdim. Daha ötesi 17 Aralık sonrası oluşan fiili durum üzerine kıyıya köşeye saklanmış, sindirilmiş birkaç isimle buluştum. Günyüzüne çıkmasını istediğim bir detayı paylaşmak istiyorum. Malum SABAH Ankara olarak söz konusu tarihten itibaren üzerimize düşen yayıncılık anlayışı ve sorumluluğu çerçevesinde doğru bildiklerimizi ve yaşanmışlıkları kamuoyunun gündemine taşıyoruz.
Söz konusu ülke ve yaşadığımız kent ise, elimizi taşın altına koymaktan asla çekinmeyiz. Çekinmiyoruz da…
Hoş beş, gündem ve gündem dışı derken… Söz örgüt ve örgüt üyelerinin yaptıklarına geldi. Hatırı sayılır, güçlü, kudretli bir Ankaralı işadamı… 'Osman Bey, hani sizin gündeme getirdiğiniz malum yurt var ya' diye başladı. Ardından 'Bana geldiler. Yurt için size şu kadar yazdık' dediler diye başından geçenleri anlattı.
İşadamımız, kapısının yüklü miktarda çalınmasına epey içerlemiş. 'İş' diyor 'artık yardımdan ve yardımlaşmadan çıkmıştı.' 'Size şu kadar yazdık' dediklerinde tepkisinin sert olduğunu, nezaketen gelen kişileri yolcu ettiğini anlattı. Sessizliğini sorduğumda, mahcup, tedirgin ve korkunun getirdiği sindirilmişliği gözlerinin içinde görmeniz mümkün. Korktuğunu, iş hayatının alt üst olabileceğini anlattı. Hemen söze girdim ve Yavuz Donat Ağabey'in bir anekdotunu anlattım. Malum Yavuz Ağabey yurdun dört bir yanını karış karış gezer. Bu tür birçok yaşanmışlığı paylaşır ve köşesine taşır. Ankaralı işadamına Adanalı işadamının tavrını aktardım.
Malum örgüt Adanalı işadamından her ay düzenli 30 bin lira yardım alır. Bir, iki, üç derken dördüncüde 'buraya kadar' der ve kapıya gelenleri geri çevirir. Aradan bir süre geçer. Bu sefer gelen örgüt üyesi değildir ama vergi dairesinden sarı zarftır. İçine tutuşturulmuş olan 300 bin lira ceza tutanağı… Ne yapacağını düşünürken, beklenen telefon gelir. Yardım talebine gelen örgüt üyesi istenen miktarın verilmesi halinde cezanın silineceğini söyler. Adanalı işadamından tok gibi cevap gecikmez. 'Size 30 bin lira vereceğime devletime 300 bin lira ceza vermeye razıyım' der ve telefonu kapatır. Ankaralı işadamı bunu dinleyince sessizliğe büründü… Bu yaşanmışlıkların yalnızca biri... Kendini ifade edebilenleri… Bunun gibi binlerce korkmuş, sindirilmiş işadamı, bürokrat ve devlet memuru var… Vakit, sindirilmişliğin üzerini aralama vakti. Vakit, korkuların bir tarafa atılarak cesurca yaşanmışlıkları ifade zamanı… Bunun önü açılmıştır. Sizin sesiniz olan SABAH Ankara birkaç gündür Gazi Üniversitesi'nde aynı şeylerin yaşandığını, yaşayanların ağzından belgeleriyle sayfalarına taşıyor. Gazi Üniversitesi'nin kurumsal yapısına, akademik değerlerine, özveriyle bilimsel çalışma yapan değerli hocalarına saygımız sonsuzdur.
Ancak, yönetimsel yaşanmışlıkları gündeme getirmek de sorumluluklarımızın gereğidir. İsterdim ki; SABAH Ankara'nın yayınlarını suçlayıcı kelime oyunlarına gitmek yerine, gereğinin yapıldığını, örgütün bu üniversitemizde etkinliğinin olmadığını dile getirilebilseydi. İddia dahi olsa, inceleme yapıldığına dönük en ufak bir ibare yok. Gazi Üniversitesi bizim beyler… Ama o kutsal çatı altında bilimsel çalışmalar devam edecek. Bundan en küçük bir kuşkumuz yok.