Çok sık kullanırız, 'söz uçar, yazı kalır' diye. İzlediğim, gördüğüm, hissettiğim ve yaşadığım onca şeyin anısını zamana karşı korumak için yazıyorum. Korumakla yetinmeyip yarınlara taşımak gibi bir görevim de var. Gelecek kuşaklara karşı borcumu bir nebze ödeyebiliyorsam kendimi mutlu addediyorum.
Bu kadar unutkan bir toplumsal hafızaya sahip olduktan sonra yaşanmışlıkları not etmenin ne denli önemli olduğunu yaşayıp gördükçe fark ediyorum.
Bizim iş zor, zor olduğu kadar meşakkatli de... Toplumun tamamının sizinle aynı doğrultuda düşünüyor olmasını beklemek doğru bir beklenti değil elbet... Bu beklenti demokrasinin temel özgürlük anlayışına da ters zaten…
Hal böyle olunca toplumsal kırılmaların yanında sektörel kırılmalar da yaşanmakta. Birinin 'ak' dediğine diğeri çok doğal 'kara' diyebiliyor.
Çalakalem tüm güzellikleri silip atabiliyor. Tarihe not düşerken, geleceğe karartılmış bir sayfa bırakıyoruz. Gelecekte kimsenin doğruluğunu teyit edemeyeceği bir karartma…
Böylece 'güvenilirlik' de tartışılır hale geliyor. Biri çıkıp da sizin hafızanızla oynuyorsa ve kendini de zeki zannediyorsa 'bir dakika lütfen' demenin zamanı gelmiştir. Bu toplumun hafızasını yok sayamazsınız.
Unutkanlık ile suçlayamazsınız. İşte bu noktada SABAH Ankara bu kentin sorunlarını gündeme taşıdığı, yaşanmışlıkları geleceğe not ettiği en güzel mecra oldu. Tüm söylenmişlikleri, geleceğe taşıyan yine bizleriz.
Hangi partiye hangi fikre sahip olursa olsun, bir duruşu olan herkes kendini SABAH Ankara'da bulabiliyor.
Koca bir yılı geride bırakmanın kah hüznü kah sevinci var. Hatıralara açılan yeni tozlu sayfalarda unutulmayacak güzellikleri ve acıları tarihe not edip geleceğe bakıyoruz. Ne acı ne de hüzün geleceğe set çekmiyor. Yeni yılda çok çalışıp çok işler yapacağız… Çıtası yükselmiş bir SABAH Ankara'yı daha yukarılara taşımak üzere kollar sıvandı. Yeni projeler için uykusuz uzun kış gecelerinde ışıklar sönmüyor. Yarınlara gelince; hep birlikte yaşayıp göreceğiz…
Mutlu haftalar…