|
 |
 |
 |
|
|

Lenin'den AK Parti'ye dersler
Dünyada devrimler dönemi kapandı. Artık rejimlerin şiddetli ayaklanmalar yoluyla değiştirilmesi söz konusu değil. Ancak bu siyasetçilerin ve siyaset bilimcilerin geçmişin devrimlerinden ders almasına engel değil. Bir ülkede iktidarın zor yoluyla el değiştirilmesi kriz dönemlerinde gerçekleşir. Türkiye, şimdi ciddi bir kriz dönemine giriyor gibi görünüyor. Bakın, Lenin "Sol Komünizm" adlı broşüründe, kriz dönemlerine ilişkin nasıl bir yorumda bulunuyor: "Devrimin temel yasası, bütün devrimler tarafından ve özellikle 20. yüzyıldaki üç Rus devrimi tarafından doğrulanan devrimin temel yasası şudur: Devrim olabilmesi için, sömürülen ve ezilen yığınların, eskiden olduğu gibi yaşamanın olanaksız olduğu bilincine varması yetmez. Devrimin olması için, sömürücülerin eskiden olduğu gibi yaşayamaz ve hükümeti yürütemez durumuna düşmeleri gerekir. Ancak 'aşağıdakilerin' eski tarzda yaşamak istemedikleri ve 'yukarıdakilerin' de eski tarzda yaşayamadıkları durumdadır ki, ancak bu durumdadır ki, devrim başarıya ulaşabilir. Bu gerçeği başka şekilde şöyle ifade edebiliriz; Sömürüleni de, sömüreni de etkileyen ulusal bir bunalım olmadan devrim olanaksızdır. Böylece bir devrim olabilmesi için, yönetici sınıfların en geri yığınlarını bile siyasal hayata sürükleyen, hükümeti zayıf düşüren ve devrimcilerin onu devirmesini mümkün kılan bir hükümet bunalımından geçmekte olması gerekir." Kelimelerle biraz oynayarak günümüze kolaylıkla uyarlanabilecek bir metin aslında bu. Devrimleri hükümet değişikliği biçiminde yorumlayarak benzer sonuca ulaşabiliriz. Peki Türkiye'de bugün Lenin'in tarif ettiği koşullar var mı? Öncelikle geniş halk yığınlarına bakalım. 2001 krizinin ardından gelen istikrar dönemi, enflasyondaki hızlı düşüşe rağmen geniş halk yığınlarının durumlarından memnun olduklarını iddia edemeyiz. Dövizdeki hızlı artışın maliyet olarak halka geri döneceği, devam eden krizin işyeri kapanmaları sonucu işsizlik ve ücret düşüşlerine yol açacağını hesaplarsak bu mutsuzluğun artabileceğini söyleyebiliriz. AK Parti en büyük gücü olan halk desteğini umduğundan çok hızlı bir süreçte yitirebilir. Tarımsal kesimde bu desteğin eridiği net bir gerçek. Benzer bir gelişme kentlere de sıçrayabilir. İktidarın en büyük iddiası, büyük patronların istikrar sayesinde müthiş kârlar elde etmiş olmasıydı. AK Parti buna rağmen büyük patronların niye arkasında durmadığını bir türlü anlayamıyordu. Piyasalardaki bu altüst oluşun sermaye kesiminin de hükümete yönelik olumsuz düşüncelerini artırması kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Burada devreye girmesi asıl gerekli güç, öncü kuvvet. Türkiye'de AK Parti'nin düşünsel yapısını Cumhuriyet'e tehlike gören güçler bu rolü çoktan üstlenmiş durumda. Bu nedenle, kısa sürede aşılamayacak bir kriz, AK Parti açısından tam da Lenin'in öngördüğü sonucu doğurabilir. Onun için iktidarın en öncelikli görevi, piyasalara güven verecek bir önlemler paketi açıklamak olmalı. Merkez Bankası'nın faiz yükseltmesinin tek başına bu sonucu elde etmeyeceğini görmeleri gerekir. (Çiller'in 24 Nisan kararlarına bir göz atmak yararlı olabilir.) Başbakan'ın bugünlerde biraz da Lenin okumasında fayda var.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|