
Don...
Gündemden fırsat kalmadı. Bir türlü yazamadık. Kısmet bugüneymiş... Hadise, Almanya'da yaşanıyor. Dünya Kupası'nda... Hollanda-Fildişi Sahili maçı. Tribünler hınca hınç dolu. O da ne? Bin kadar Hollandalı taraftar,"don" la seyrediyor maçı. Pantolonları yok. "Bilet almak için pantolonları mı sattılar" diye düşünürken, vaziyet anlaşılıyor...
Hollandalı bir bira firması, ülkenin milli rengi olan "portakal rengi" nde dünya kupası pantolonları yaptırmış... Deri... Çok şık... Bunları "bedava" dan taraftara dağıtmış... Taraftar da, "bedava sirke baldan tatlıdır" diyerek, giymiş avanta pantolonları.
Ama bira firması uyanık.... Amacı başka. Pantolonların üzerine markasının reklamını işletmiş. Yani taraftar, avanta pantolonla gezerken, aslında bira firmasının "bedava" dan "ayaklı reklam" ını yapacak. Hesap bu.
Taraftar stada geliyor... Polis "durun bakalım" diyor. Yanında FIFA görevlileri. Arkalarında avukatlar. Ne oluyor? Olan şu...
Dünya Kupası'nın 12 tane dev sponsoru var... 40'ar milyon Euro bastırmışlar "resmi sponsor" olabilmek için... Bir tanesi Amerikan bira firması. Demiş ki Amerikan bira firması, "Ben sponsor olabilmek için eşşek yüküyle para verdim arkadaş... Adam üç kuruşa pantolon yaptırmış, üstüne kendi reklamını koymuş. Bu uyanığın reklamının televizyonda görünmesine izin vermem..." FIFA "haklısın" demiş. Polisi ve avukatları alıp, gelmişler stadın önüne. Taraftara söyledikleri de şu: "Ya giremezsin, ya da..."
Taraftar mecburen avanta pantolonu çıkarmış, "don" la girmiş stada...
Yani, yok öyle üç kuruşa beş köfte.
Bunu, şunun için yazıyorum. Açın Türk gazetelerini... Ballandıra ballandıra solaryumcusunu yazan da var, takıldığı eğlence merkezini yazan da... Kimi kendisine hediye edilen cep telefonunun ne kadar harika olduğunu anlatıyor, kimi avantadan kaldığı otelin ne kadar muhteşem olduğunu... Kuaförünün adresini veren de var, terzisinin telefonunu veren de... Röportaj ayaklarıyla "yediren içiren" işadamlarının "başarı öyküleri" kaleme alınıyor.
Böylece ne oluyor? Uyanık firmalar, reklam vermektense, avantacı gazetecinin aç karnını doyuruyor, işi bitiriyor.
Kuralına göre oynayıp, reklam vermeyi tercih eden firmalar, keriz yerine konuyor. Medya patronları kazıklanıyor. Reklam azaldığı için, personel çıkarılıyor. Avantacı gazeteci avantadan gününü gün ederken, mesleğini onuruyla yapmaya çalışan muhabirler işsiz kalıyor.
Uzattık ama, başa dönüp, bir örnek daha verelim... Dunya Kupası'nın final bileti, şu anda bile karaborsada, 15 milyar lira... Kimi meşrubat firması tarafından götürülecek finale, kimi deterjan firması tarafından... Maç biletleri, uçak biletleri, otel paraları, yemek paraları "ikram" edilecek.
Sonra da oturup, utanmadan yazacaklar, "AB kriterlerine uymalıyız" falan...
Bakın "Yılmaz demişti" dersiniz. Gün gelir, AB'ye girersek... Bugün "önemli gazeteci" diye gezinenlerin çoğu "don" la gezmek zorunda kalacak, "don" la...
Gazeteci kılıklı sahtekârlar ortalıkta cirit atarken, adam gibi adamlar tek tek gidiyor maalesef... Cemil Devrim... Yuvam YENİ ASIR'ı YENİ ASIR yapan insanlardan biriydi. Üzerimde çok emeği vardı... Allah rahmet eylesin. Cenaze namazı, yarın Alsancak Hocazade Camii'nde öğle namazından sonra...
|