 |  |
  |
|
Muhalefet görevi de iktidara kaptırılır mı?
Türkiye'de iktidara gelmek veya başbakan olmak ne kadar zorsa, o kadar da kolaydır. Bazı başbakanların isimlerini sıralayayım. Acaba bu isimlerden kaç tanesini, yeni kuşaklar biliyor? Recep Peker, Hasan Saka, Suat Hayri Ürgüplü, Ferit Melen, Naim Talu, Sadi Irmak, Bülent Ulusu.. ANAP'ın başına geçtikten sonra bu partinin hiçbir seçimde kazanamamış olmasına rağmen, Mesut Yılmaz'ın üç kez başbakan olduğunu hatırlıyor musunuz? Veya Deniz Baykal'ın 40 yılı aşkın siyaset yaşamına karşın, neden hiç başbakan olamadığını düşündünüz mü? " Devlet Kuşu" kimin başına neden ve ne zaman, bir anda konuverir acaba? Nasıl olur da Süleyman Demirel aktif politikaya girdikten sonra bir yıl içinde başbakan olur? Turgut Özal veya Tayyip Erdoğan, partilerini kurdukları yıl, neden tek başlarına iktidar olurlar? Demek istediğim şu. Kimse politikada yükselmeyi bir kurala bağlamaya çalışmamalı. Örneğin Zülfü Livaneli, Vatan'daki köşesinde şöyle yazmıştı önceki gün: - Türkiye'nin düzgün insanları siyasete girmeye korkuyor. Bütün birikimlerine, insani kitlelerine, kültürlerine, namuslu yüreklerine ve "bir şeyler yapma" arzularına rağmen bu işe cesaret edemiyorlar. Çünkü siyaset o kadar düşük düzeyli ve sert mücadeleler gerektiriyor ki herkesin yüreği buna dayanmıyor. Bir süre sonra "Ne halleri varsa görsünler!" tavrı egemen oluyor. Siyaset denilen ülkeyi yönetme çabası, genellikle en yırtıklara, en vurdumduymazlara, en ar damarı çatlamışlara kalıyor. Çünkü onlar dayanıklı. Türkiye'nin son 200 yıldaki siyasi tarihine biraz olsun hakimseniz, Livaneli'ye hak vermeniz mümkün değildir. Öylesine seçkin ve öylesine düzgün insanlar siyasete girmişlerdir ve öylesine uzun süreler siyasette kalmışlardır ki.. Yani Zülfü Livaneli bugün Deniz Baykal'ın yerine CHP Genel Başkanı olmak istiyorsa, bu dürtünün nedeni, herhalde Baykal'ın "Yırtık, vurdumduymaz, ar damarı çatlamış" olması değildir. Veya Livaneli'nin de içinde bulunduğu medyadaki yırtıkların ve vurdumduymazların sayısı, siyasetteki benzerlerinden az değildir. Baykal yapması gerekeni yapamadığı için, kendisi de, CHP de birlikte yıpranmışlardır. Baykal'ın CHP'si, Derin Devlet adına "Sanki sürekli iktidarmış" rolü oynamış ve gerçek iktidar olamadığı için de, gülünç duruma düşmüştür. Bu arada olması gerekeni, yani "Muhalefet"i de olamamıştır. Radikal'de yazan Erdal Güven, olayı çok iyi yakalamıştı önceki gün. "Şu gerçek kavranmalı: AKP'nin gerisinde kalan bir muhalefet şansı artık yok. Boşluğu şimdilik AB dolduruyor" diye yazmıştı Güven. Evet. Şu anda Türkiye'deki "Düzen"e karşı en ciddi alternatif ve en radikal muhalefet, "Avrupa Birliği Kriterleri"dir. Bu kriterler, AK Parti'nin çağa uyumsuzluklarını da gündeme getiriyor, "İdeolojik Devlet"in ayıplarını da. Ama başta CHP olmak üzere muhalefet, ya AB'ye karşı duruyor ya da İdeolojik Devlet'in yanında yer alıyor. Başa dönersek, Türkiye'de iktidar ve başbakan olmak hem zor, hem kolay. Ama bu yeni dönemde "Muhalefet" olmak çok zor. Türkiye'nin "Bozuk Düzen"ini değiştirmek konusunda, AB'den daha hazırlıklı ve daha kararlı olamayan bir muhalefet, bu konuda hiç olmazsa hevesli görünen ve bu arada kendini iktidar sanan muhalefete de muhalefet eden iktidara, muhalefet görevini de kaptırır.
|