Diyarbakır'da hava bulutlu ve yağışlı... Siyasi hava da pek farklı değil. Bir açıyor, bir kapıyor. Bütün gözler bugün kutlanacak olan Newroz Bayramı'nda Abdullah Öcalan'ın yapacağı konuşmaya çevrilmiş durumda.
Diyarbakır'da sokak temkinli... Bu yüzden seçim sürecindeki bütün tartışmalara, açıklamalara daha dikkatli yaklaşıyor. Bazen kaygılanıp eleştiriyor ama umudunu da kesmiyor.
Bir anlamda toplum, 100 yıllık geçmişi olan bir sorunda gelgitler yaşanmasını doğal karşılıyor ve bugünden yarına radikal bir adım beklemiyor.
Ama şu çok açık, bölgede son iki yıla damgasını vuran çözüm sürecinin sürüyor olması bile insanların umutlanmasına yetiyor. İstanbul'dan yola çıkıp, Diyarbakır'a ulaşan Barış Treni'ni sevgiyle karşılamalarının nedeni de bu.
Diyarbakır'da sokağın nabzı böyle, siyasetin nabzı ise biraz daha sert ve farklı... Bölgede seçimin iki büyük bir de küçük aktörü var: AK Parti, HDP ve Hüdapar.
Newroz nedeniyle birkaç gündür Diyarbakır'a dışarıdan büyük bir akın var. Uçaklarda ve otellerde yer yok. İç ve dış basın, özel temsilciler bir yana, daha çok da "eski tüfek" solcuların Newroz'a ve Kürt siyasetine yoğun ilgisi gözlerden kaçmıyor. Bu da siyaset kulislerini olduğundan daha hareketli kılıyor.
Nereye gitseniz, çözüm süreci, Kürtlerin statü meselesi, hükümet- İmralı- Kandil ilişkileri tartışılıyor ama söz dönüp dolaşıp HDP'nin parti olarak seçime girme kararına geliyor. Asıl soru da şu: HDP barajı geçecek mi? Bölgenin cevabı ve beklentisi çok net: Evet.
Ancak başka hesaplar da yapılıyor. AK Parti bölgenin tamamında HDP'den daha çok oy alıyor ve bu avantajının farkında. Silahlı mücadelenin devreden çıkması ve HDP'nin parti olarak seçime girmesiyle bu avantajın daha da artacağı bekleniyor. Şu örnek bile bunu gösteriyor: Diyarbakır'da HDP'nin 6, AK Parti'nin 5 milletvekili var. Önümüzdeki seçimlerde HDP'liler "7 garanti 8 bile olabilir", AK Partililer ise "4 garanti 5 de olabilir" diyor ama şu tablo bambaşka bir beklentiyi ortaya koyuyor: AK Parti'ye başvuran aday adayı sayısı 210, HDP'ye ise 106. Bu da HDP'nin barajı geçmeme olasılığına dayanıyor.
Kısaca siyasi sıçrama yapmak için parti olarak seçime girme kararı alan HDP, bu riski önlemek için varını yoğunu ortaya koyarak seçime hazırlanıyor. Güçlü bir hedefi var ama zemin de bir o kadar kaygan ve bu yüzden kafalar çok karışık. Kafaları karıştıran da sadece baraj meselesi değil. HDP'nin siyasi duruşu da bunda etkili.
HDP veya PKK çevresi, bölgede daha milliyetçi kendi deyimleriyle Kürdistani bir "baskı" altında ve kadroları da ağırlıkla böyle bir "duruş" sergiliyor. Siyaset dillerine sivil değil daha "savaşçı" bir söylem hâkim.
Bölge dışında ise daha "Türkiyeli" bir siyaset izleniyor. HDP bu soru işaretleriyle seçime gidiyor. Görünen o ki, bu seçimi de bu ikili kimliğiyle götürmeye çalışacak.
Bunun için de seçim çevrelerini "sarıkırmızı- yeşil" diye üçe ayırmışlar. Bölgede güçlü oldukları Diyarbakır gibi garanti yerler "yeşil" olarak niteleniyor ve buralarda alabilecekleri oyu aldıkları söyleniyor.
Sarılar ise Erzurum gibi mevcut oylarını artırma potansiyeli olan iller. Ama en önem verdikleri ise "kırmız" olarak niteledikleri Gaziantep, Manisa, Konya, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi iller. Yüzde 10 barajını geçmek için bu illere yüklenip, hem CHP'den hem de şehir merkezlerinde yaşayan Kürtlerden oy alma hesabı yapılıyor.
Bu hesapların sandığa nasıl yansıyacağı bilinmez ama sandığın siyasete bir çeki düzen vereceği çok açık.