Bu köşe, salı günleri "ekonomi köşesidir!" Sanılanın aksine bugünlerde ekonomiyle ilgili yazacak çok konu da var. Ama... Ekonomi "güven ister, güvenlik ister, istikrar ister, huzur ister!" Terör, nereden ve kimden gelirse gelsin lanetlenmeli, ortak duruş sergilenmelidir. Kimse, terörün hedefine malzeme sağlamamalı, kanlı olayları istismar etmemelidir. Bugün, şu veya bu politikayı sorgulayıp geçmişle hesaplaşma günü değildir. Gün, "soğukkanlılık, sorumluluk, dayanışma ve birlik günüdür!" Sağduyu yeniden hâkim olduğunda, düne de bakılmalı, kararlar sorgulanmalı, politikalar da gözden geçirilmelidir.
***
Son dönemde, farklı kaynaklardan bilgiler geliyordu. Bir taraftan PKK'nın yeniden terör eylemlerine başlayacağı askeri, polisi hedef alacağı, diğer taraftan DEAŞ belasının Kürt hedeflerine saldırı düzenleyeceği, Kürt kökenli vatandaşlarda Ankara'ya karşı güven bunalımının derinleştirileceği söyleniyordu. Maalesef, gelişmeler bu endişeleri doğrulayacak tarzda seyrediyor.
***
Çözüm Süreci modelitesine dair tartışmaların yeniden alevlendiği kritik siyasi kavşakta, Devlet Heyeti'nin İmralı ile temaslarının güncellendiği de dikkate alındığında, Suruç'ta patlayan bombanın aynı anda birden çok hedefinin olduğu söylenebilir. DEAŞ'ın, Türkiye'de eylem yapabilme kabiliyeti, DEAŞ'a karşı Türkiye içinde sessiz ve derinden süren etkili operasyonların seyri, TSK'nın Suriye'de sıcak çatışma alanına çekilmesi ihtimali, ülke genelinde Kürt kökenli vatandaşları sokağa dökme planı, Hükümet kurma çabalarını manipüle etme niyeti, bölgedeki savaşı Türkiye'ye ihraç etme oyunu... Hepsi birlikte düşünülmelidir.
***
Çok daha önemlisi şudur: "
Türkiye, ateş çemberi içinde istikrar adasıdır!" Bu, klişe bir laftan ibaret değildir veya öyle kalmamalıdır. "
Türkiye'nin doğusundan batısına doğru toplumsal kalkışma dalgası yaratılmasına fırsat verilmek istenmiyorsa süratle Türkiye'nin batısından doğusuna doğru barış dalgası yayılmalıdır."
Ne demek istiyorum? Diyorum ki seçimin hemen ardından, "
Bir an önce Hükümet kurulsun, erken seçim yapılmasın" diye Ankara'da tura çıkan sivil toplum kuruluşları, Suruç'taki katliamı TV'lerden seyretmekle yetinmemelidir. İş dünyası, üniversitesi, sendikası... Harekete geçmelidir. Kuru sıkı bildirilerle yetinmemelidir. Siyasilerin beyanları, güvenlik güçlerinin açıklamaları ile olup biteni izlemek yerine, "
barış, demokrasi, dayanışma" gücünü göstermelidir. Yaraların sarılmasına, toplumsal moralin diri tutulmasına yardımcı olmalı, ilk fırsatta bölgeye gitmelidir. Barış ve kardeşlik ortamının sürdürülebilir kılınması için sadece kriz anlarında verilen ortak fotoğrafla yetinmemeli, bu gündemi asli işleri gibi takip edecek mekanizmayı da kurmalıdır.
***
Ekonomi demişken...
2016 Bütçesi'nin kodları, Hazine borçlanma programı, kasım ayı faiz senaryosu, G20 Zirvesi hazırlıkları, olası koalisyon modellerinde bakanlıkların dağılımı, erken seçim seçeneğine göre geliştirilen önlemler... Esasen yazacak çok şey var.
Ortalık biraz durulsun, her biri ile ilgili ipuçları hazır...