Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Bikini üzerine...

Efendim, Nihat Doğan'lı Survivor'ın elde ettiği reyting başarısı herkesin malumu. Elbette bu başarıda esas pay Nihat Doğan'ın. Daha doğrusu, milletimizin 'acayip'e olan tutkusunun. Yani çıkarın Nihat Doğan'ı ekrana, evet, herhangi bir programa, acayip acayip konuşsun, şişinsin, kendinden birinci çoğul şahıs olarak söz etsin, reytinginiz garanti! Gerçi finalde kazanamadığı için Acun Ilıcalı ile arası açılmış, söylenene göre yenilgisinden Acun Ilıcalı'yı sorumlu tutuyormuş ama olsun. Bu demektir ki, adam hâlâ oyunu yaşıyor. Bana kalırsa evinden, "Burası Sörvayvır beyler! Burda her şey gerçek!" sesleri yükseliyordur hâlâ. Kaderin acı cilvesi ama seçim sonuçlarını beğenmeyen entelektüel hissiyatı yaşıyor Nihat Doğan da... Ve bir not: Acun Ilıcalı, Nihat Doğan'la arasının açılmasına üzülmüyordur bence... Vallahi çok bereketli bir yarışma oldu bu Survivor. Herkes etinden, sütünden faydalanıyor, işin reytingini çıkarıyor. Saba Tümer, bizzat Acun Ilıcalı'nın açıkladığı üzere, programdaki tüm kadınlara askıntı olan Kıbrıslı Taner'i konuk etti mesela. Duygusal yaşı, koltukların üzerinde zıplama seviyesinde kalmış Taner de yanında getirdiği yangın söndürme tüpünü stüdyoda kendisine eşlik eden arkadaşının üzerine boşalttı, sonra da masanın üzerine çıkıp tepindi. Saba Hanım'ın kahkahaları eşlik ediyordu 'çılgın' Taner'e. Ay çok komik!.. Tabii Saba Hanım arada, "Ay yapma Taner!" falan da diyordu. İşte bizim televizyonculuğumuz budur. Ablacım, "Yapma!" diyorsun da, elin ergen zihinlisi koca yangın söndürme tüpünü stüdyoya sokarken aklın neredeydi? Mizansen değil, di mi?!

ATİLLA TAŞ AŞISI TUTAR MI?
Şu insanlık çok acayip. Televizyon denen icadı bu şekilde kullanmaya başlamamız mesela... Anlaşılır gibi değil... Şimdi de Wipe Out 'ünlüler' etabını başlattı. Bravo yapımcılara. Reytingi kıskaca almış vaziyetteler. Hem Türk-Yunan, hem de iki tarafın 'ünlü'leri... Anlaşılan Türk tarafında Atilla Taş bu yarışmanın ana reyting unsuru olarak düşünülmüş. Yanına mankenler falan da katılmış. Eh bir de Popstar Alaturka'nın birincisi Mehtap -muhtemelen arıza kontenjanından- eklenmiş... Yeme de yanında yat... Lakin Atilla Taş aşısı tutacak mı, tutmayacak mı, o konuda endişeliyim. Biz bu arkadaşımızın türlü acayipliklerine daha evvelden tanık olduğumuz için, yeni ne tür acayiplikler yapacağını, artık daha fazla neyini tüketebileceğimizi bilemiyorum. Ben olsam Hurşit Güneş'i davet eder, her üç dakikada bir rozet taktırırdım herkese... Bu arada yapımcılardan bir talebim olacak. Lütfen manken arkadaşlar bikiniyle falan yarışsın. Zira Survivor'da görmüş olduğumuz iç açıcı manzaraların devamının gelmesini istiyorum ben. Hatta Asuman Krause de programı bikiniyle sunsun ki, milli irade tecelli etsin. Evet efendim, partilerde, parlamentoda, yargıda, yürütmede falan, yani bunların tamamında milli irade denen şey tartışılabilir ama Asuman Krause'nin bikiniyle dolaşması oylansa, 'Evet' sonucu en az yüzde 98 oranıyla çıkar. Bakmayın siz Muzır Neşriyat Kurulu'na falan, onlar görev bilinciyle kendilerine iş icat ediyorlar. Serbest bıraksanız, onların da bireysel olarak bikiniden yana tavır koyacağına eminim... Efendim, tabii ailenizin yazarı olarak sizleri eğlendirirken bilgilendirmeyi düstur edinmiş bir kimseyim. Bu sebeple, 'bikini' kelimesinin kökeni üzerine de kısa bir bilgilendirmeyi boynumun borcu biliyorum. 1946 yılında, Paris'te moda tasarımcılarına atalık yapan ve annesinin kadın iç çamaşırı ile geceliği üreten şirketini işleten Louis Reard, kadınlar için iki parçalı bir mayo tasarlamış. Tabii kadınların çoğu muhafazakar çıktığından, Paris'te bir gece kulübünde çalışan Micheline Bernardini giymiş o mayoyu. Bu arada, Reard'dan iki ay önce Jacques Heim adlı başka bir modacıların atası abimiz, atom kadar küçük imasıyla 'atom' adını verdiği bir yüzme kıyafeti yapmışmış; Reard da ona nazire olsun diye, 'Dünyanın en küçük yüzme kıyafetinden daha da küçük!' sloganıyla, o sıralar Pasifik'te atom bombası denemeleri yapılan Bikini Adası'nın adını vermiş tasarımına. Bu fevkalade giysiyi bu değerli büyüğümüze borçluyuz.

SURVIVOR , BİKİNİ ADASI'NDA ÇEKİLSİN
Bikini Adası mı? İçine ettiler oranın tabii... 1946'ya gelmeden evvel adada 160 yerli ikamet edermiş. Bunların Juda adında bir de kralı varmış. Yüz altmış müzaltmış kişi, kral ya, siz ona bakın. Neyse efendim, ABD ile Kral Juda arasında bir anlaşma yapılmış, ahali başka adaya taşınmış. ABD bu, isterse anlaşma yapmasın. Bakın Saddam'a... Tabii ondan sonra ver bombayı, ver bombayı... Ama olsun, ABD bugün dünyanın dört bir tarafına barış götürebiliyorsa, o bombalar sayesindedir... Ve bence bir dahaki Survivor o adada çekilmelidir. Bu arada, konuyla hiç ilgisi yok ama bir süredir rüyama Şebnem Ferah giriyor. O güldükçe ben korkuyorum... Bikini Adası sakini olsam, adım 'Şebnem Ferah Damağından Korkan Tosun' anlamına gelen 'Tür-Da' olurdu vesselam!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA