Pazartesi akşamı yine önemli bir haberciliğe imza attık aHaber'de; % 100 Siyaset'te. 2010'da Fethullah Gülen'in verdiği bir vaazda hedef göstermesiyle başlayan ve sonradan korkunç bir zulme dönüştürülen 'Tahşiye' soruşturması kapsamında tam 17 ay hapis yatan ve cemaatinin Molla Muhammed olarak seslendiği Mehmet Doğan'ın başına gelenleri anlattığı röportajı ekranlara getirdik. Başına gelenleri, kendisine yaşatılanları bilen herkes büyük şaşkınlıkla izledi 70 yaşında MS hastası ve gözleri büyük oranda görmeyen Molla Muhammed'in anlattıklarını. Büyük haksızlık yapılmış olmasına rağmen kimseye bedduası yoktu Doğan'ın. Aksine bu haksızlıkları yapanların kandırılmış Müslümanlar olduğu düşüncesiyle Allah'tan onları affetmesi için duaları vardı. Yaptığımız röportajın tamamını aHaber arşivinden bulup izleyin lütfen. Kendisini İslamiyet'e adamışlığın dışında başka bir işle uğraşı olmadığı ayan beyan ortada olan zavallı yaşlı bir adamın yaşadığı trajediyi kulaklarınızla duyun.
Günlerdir okuyorsunuz, izliyorsunuz Tahşiye meselesini. Biliyorum ki çoğunuzun kafası karmakarışık; haklısınız da... Çünkü söz konusu soruşturmaya bağlı olarak gözaltına alınanlar ve onların arkasındakiler yalan dolan hikâyelerle Mehmet Doğan ve öğrencileri ile ilgili asılsız hikâyeler anlatıp kendi alçaklıklarını örtbas etmeye çalışıyorlar. Ama beyhude çabalar içindeler. Çünkü Sakalsız ve Çetesi bu dosyadan kurtulamayacak. Çünkü her şey ispatlı. Her şey ortada.
Peki MS hastası olduğu için yardım almadan 10 adım dahi atamayan Molla Muhammed'in suçu neydi ki tam 17 ay boyunca hapis yatmak zorunda kaldı cezaevinde? Resmi kayıtlara bakarsanız; daha doğrusu Sakalsız'ın polisine, savcısına sorarsanız bu molla silahlı bir terör örgütünün lideri. Üstelik de El Kaide bağlantılı bir örgüt. Oysaki bu adamın tek suçu Fethullah Gülen'in İslami bakış açısını eleştirmek. Karşısına dikilip "Sen hoşgörü anlayışı adı altında İslamiyet'i sulandırıyorsun. Kutsal kitapta yazılanları çarpıtıyorsun. Sen Müslümanlığı çıkarların doğrultusunda kullanıyorsun" demek. Kendisi röportajda bunu aynen şöyle ifade ediyor: "Hoşgörü ile İslami sulandırmak. Müslümanları muharref bir dine inandırmak. Kuran'ı, hadisi, Risale-i Nur'u tahrif etmek gibi çabaların tamamen su yüzüne çıktığını hissettim ve gördüm. Tecrübelerimle gördüm. Onun için de tüm himmetimle Kuran'ı, hadisi Risale-i Nur'u müdafaaya, kendimi bu şekilde adadım ve yanlış yolda olan zatı (Fethullah Gülen'i kastediyor) yazdıklarımla uyardım!"
İşte Molla Muhammed bu uyarısı nedeniyle başına büyük bela alıyor. Ve bir hukuk cinayetinin ilk adımı 6 Nisan 2009'da atılıyor. Fethullah Gülen, Molla Muhammed'in kitaplarının basıldığı yayınevinin adının (Tahşiye) üzerinden operasyon için düğmeye basıyor. Diyor ki; "Türkiye'de de Hizbulvahşet'ten sonra El-Kaide'yi icat ettiler. Yarın daha başka şeyler de icat edebilirler. Mesela Tahşiye diye bir şey icat edebilirler. Hafizanallah. İyi organize edebilirlerse bunları, belki hakiki Müslümanlarla, kitap okuyan Müslümanlarla nezahatlerini, nezafetlerini, fikri saffetlerini bulundukları evlerde koruma adına okudukları kitaplarla ayakta durmaya çalışan insanların içine sokmaya çalışırlar. Onları güçlendirirlerse ellerine silahlar da verebilirler."
İşte bu işaretin ardından önce Gülen'e bağlı gazetelerde Tahşiyeci Grup diye lanse edilen Molla Muhammed ve öğrencileri hedefe oturtuluyor. Hemen ardından da Doğan, İstanbul'daki evinde namazını kılarken bir sabah gözaltına alınıyor. Ve onunla birlikte 8 kişi daha aynı muameleye maruz bırakılıyor. Bilmiyorum Pensilvanya'daki Sakalsız izledi mi yayınımızı? Utanmaz ama hiç değilse kendi kendine sordu mu Molla Muhammed'in anlattıkları karşısında "Yahu ben bu zavallı adama yaptığım zulmün hesabını nasıl vereceğim" diye...