Sakalsız ve çetesinin son yıllarda gözüne kestirdiği Alevileri kafa kola almak için görevlendirilen Süleyman Uysal'la ilgili dünkü yazım epeyce ses getirdi. Sabahın erken saatlerinde çalan telefonuma cevap vermekten yoruldum dersem yalan olmaz. Arayanların bir kısmı Dede Ali İhsan Şahin'i teyit ediyordu. Bir kısmı ise işadamı Zeynel Abidin Erdem gibi düştüğü saflığı izah ediyordu. Yani ya; "Süleyman Uysal Alevileri cemaatleştirmek için onların içine sokulmuş bir Truva atıdır" ya da "Yahu ben de bu adamı Sivas kökenli Alevi sanıyordum.
Gerçekten de değil miymiş" diyorlardı.
Arayanlara da söyledim; hatta Zeynel Bey'le tekrar görüştüğümüzde ona da aktardım. Buradaki mesele Uysal'ın kökeni, Alevi olup olmaması değil. Bunun önemi yok bence! Önemli olan adamın amacı ve bu amaca ne kadar ulaştığıdır. Bunu sorgulamamız; yani şu soruyu sormamız gerekiyor: "Cemaat Uysal aracılığı ile kendi Alevisini yaratabildi mi?"
Çok net cevap vereceğim: Evet, bunu başardılar. Hem de öyle böyle değil! Çok büyük bir mevzi elde ettiler Aleviler içinde. Ve bunu da tabii Alevi kimliği ile tanınan kanaat önderleri, işadamları ve akademisyenlere borçlular. O yüzden "Uysal'ın Alevi olup olmamasının önemi yok!" diyorum. Sonuçta o Alevi değil ama ona taşeronluk yapanların hepsi Alevi. Üstelik bunlar camiada itibarlı, saygın bilinen insanlar. Acı olan şey işte Sakalsız ve çetesinin bu insanlar üzerinden yol yürümüş olması.
Alevilerin "Profesördür... Hocadır... Dededir... Abdaldır..." falan deyip önünde eğildiği bu insanlar Cemaat'in kendi Alevilerinin oluşması için mihmandarlık yaptı. Adamlar çok kısa zamanda öyle bir yol aldı ki; kontrollerinde olan bir dernek sahibi bile oldular. Başkanı Alevi kökenli Cengiz Hortoğlu olan bu derneğin son yıllardaki çalışmalarına bir göz atmanızı salık veririm. Tam adı "Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu" olan bu derneğin merkezi en başta G.Antep olarak belirlendi ama artık hemen her ilde örgütlü bir güçle hareket edebiliyorlar. Yurtdışında yaşayan Alevileri dahi cemaatle yakınlaştırmaya çalışan bu derneğin Avrupa'da, özellikle Almanya'daki irtibatları çok güçlü.
Yeri gelmişken ben de bir özeleştiride bulunmak istiyorum. Bu derneğin gizli bir cemaat projesi olduğunu çok sonradan fark ettiğim için birkaç kez düzenledikleri organizasyonlara katıldım. Ramazan ya da Muharrem ayında düzenlenen iftarlar, birkaç seminer, panel gibi... Gerçi katıldığım o davetlerde bir gariplik olduğunu sezmiştim o ayrı konu. Mesela Mustafa Koç'un sponsor olduğu son Muharrem iftarında Savcı Zekeriya Öz'le aynı masaya düşünce pek bir şaşırmıştım. Alevilik ritüellerinden bihaber olduğu için oturduğu anda skandal üzerine skandal hal, hareket ve konuşmalar yapan Öz'ün istemeye istemeye o davette yer aldığına sadece ben değil masada bulanan herkes şahitlik etmişti o gün. Bir kez de yine aynı derneğin aracılığı ile Almanya Stuttgart'a gitmiştim. Orda da garip bir hava sezmiştim. Alevi'den çok Cemaatçi olarak bilinen isimlerin katıldığı o organizasyona ikinci defa davet edildiğimde meseleye aydığım için davetlerini kibarca geri çevirmiştim.
Gelelim şimdi asıl meseleye... Yani Sakalsız ve örgütünün neden Alevilerle böyle bir yakınlaşma derdine giriştiğine... Yüzeysel olarak cevaplamak isterseniz iki cümleyle özetlersiniz bu soruyu. O da şudur: "Çünkü Aleviler bu hükümete ve özellikle de Recep Tayyip Erdoğan'a ölümüne düşmandır! Azıcık gönüllerine girseniz çok rahat kışkırtabilirsiniz onları iktidara, sisteme karşı..."
Gezi Olayları sırasında meydanlarda en ateşli hükümet karşıtı gösteriler yapanların çoğunluluğunun Alevilerden oluşması da işte bu yüzden bir tesadüf değildi! Ancak mesele bu kadar yüzeysel ele alınmamalı. Cemaat'in değil sadece... Hıristiyan ve hatta Musevilerin de her daim göz bebeği olan Aleviler üzerine kurgulanan senaryolar neden karşılık buluyor? Yarın da bu konuya devam edelim.
