Çocukluğumdan beri birine masal okumayı da, bana okunmasını da sevmem! Hayata gözlerini yumduğunda tam 113 yaşındaydı nenem. Allah rahmet eylesin çok severdi türlü türlü hikâyeler uydurup torunlarını masalla uyutmayı. Uyuyan uyurdu ama ben uyumazdım. Derdim ki, "Nene sen bana bunları anlatma! Bana Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında gördüklerini anlat!" Sağ olsun... Kırmazdı beni ve hiç usanmadan yıllar yıllar önce gözüyle gördüğü, yaşadığı gerçek hikâyeleri döne döne anlatırdı rahmetli.
Ben de size öyle yapıyorum. Bazıları gibi masal anlatmıyorum. Hikâye döşemiyorum. Sıkılsanız da zaman zaman. Daralıp; "Off ya! Yine içimizi kararttın" deseniz de, bildiğim ve tanık olduğum gerçekleri yazmaya devam edeceğim.
Biliyorsunuz. Aylardır bu köşede mücadele ediyorum Sakalsız ve Çetesi'yle. Kimse ufacık olumlu bir gelişmeyi "Hah bittiler!" şeklinde yorumlamasın, "rehavete kapılmasın" diye üzerine basa basa haykırıyorum; "Hayır bitmediler! Hâlâ varlar! Hâlâ her yerdeler ve özellikle de yargıda çok kuvvetliler!" şeklinde...
Yalan üreten bir makine gibi çalışıyor medyası. Sorsanız, "Kumpasçı da biziz! Ayak oyunları ile ülkeyi gerip, darboğaza sürükleyen de biziz!" Neyse ki dua edelim de bu ülkede gerçeğin farkında olan aklı başında yüzde 50 civarında bir seçmen kitlesi var. Düşünüyorum bazen... Acaba o yüzde 50 Sakalsız ve Çetesi'nin karşısına bir duvar gibi dikilen Başbakan Erdoğan'dan yana tavır almasaydı ne olurdu halimiz? Hayali bile korkunç! Keşke ancak AYM kararı ile Balyoz Davası'ndan tahliye olan insanlar da böyle bakabilse meseleye. Çok şükür birkaçının baktığını gördüm. Dün mesela...
Gazetemizin muhabiri İsa Tatlıcan'a konuşan Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz bu tespiti yapmıştı ve çok realist bir yaklaşım sergilemişti. Aslına bakarsanız yıllardır iyi ilişkiler içinde olmaları hasebiyle iktidara duydukları bir hınç var ama onlar da biliyorlar ki başlarına örülen çorabın ilmekleri Paralel Çete tarafından tek tek atıldı. Hepsi biliyor üretilen o sahte belgelerin, CD'lerin, telefon kayıtlarının Sakalsız ve Çetesi'nin elinden çıktığının. Ama nedense birçoğu bunu dile getirmiyor. Nedense onlara değil, iktidara yüklenmeyi tercih ediyor. Bu noktada bu çetenin hayatını karartanlar arasında en doğru gözlemi yapanın Hanefi Avcı olduğunu bir kez daha söylemeliyim.
Pazar yazımı okuyanlar bilir. Adam meseleyi o kadar gerçekçi bir yerinden tutmuş ki kendisini bu çetenin mağdur ettiği biri gibi değil "benim başıma gelen bu olay ülkenin hayrına oldu!" diyecek kadar özverili duruş sergileyip aslında bir görev adamı olduğunu söylüyor. Olayı o kadar doğru okuyor ki! "İyi ki 7 Şubat 2011'de o vahim hataya imza atıp iktidara tosladılar ve iyi ki ters düştüler. Aksi halde ne ben, ne de diğer davalardaki insanlar asla özgür kalamayacaktı!" ifadeleri bir hakikati dile getiriyor.
Neyse... Şimdi izninizle birkaç cümleyle de olsa Paralel Çete'nin hayatını alt üst ettiği Balyoz Davası'ndan tahliye olan insanlara seslenmek istiyorum:
"Evet. Bu çapsız herifler uydurdukları sahte belge ve dokümanları sos yaparak anlattıkları masallarla toplumun büyük kesimini sizlerin darbeci askerler olduğunuz konusunda uyuttu. Ben ki masaldan nefret ederim ben bile zaman zaman aldandım bunların uydurduğu hikâyelere. O yüzden hakkınızı helal edin ama lütfen artık bırakın iktidardan intikam alma yeminlerini de, bir an evvel doğru cepheye geçip Sakalsız ve Çetesi'yle mücadelede yerinizi alın. Çünkü unutmayın ki sizler yeniden yargılanacaksınız! Ve unutmayın ki Sayın generaller, eğer hâlâ yargının büyük bir bölümünde söz sahibi olan bu çete temizlenemezse sizler çıktığınız o hapishanelere marş marş adımlarla geri gönderileceksiniz! Ve emin olun bu defa bizler de sizin yanında olacağız!
O yüzden önceliğiniz bu çeteyle mücadele olsun lütfen. Çetenin ayak oyunlarına alet olmak olmasın!
