Bayram tatilini fırsat bilip ben de yazılarıma 1 haftalık ara verenlerdenim.Yazıya ara verdim ama gündemi takip etmeden de duramadım. Bayramın ilk günleri sakin geçti ancak sonuna doğru MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında 2 yıldan beri sürdürülen uluslararası kara propaganda tavana vurdu ve Milli İstihbaratımızın emanet edildiği kişi kendi ülkesi İsrail'de bile itibarı olmayan meczup kılıklı bir siyonist tarafından resmen ölümle tehdit edildi. Ve tabii Jewish Press adlı gazetede yazan Yori Yanover adlı Türkiye düşmanı meczubun; "Bir sabah arabasında özel bir sürprizi hak eden varsa o da Türkiye istihbarat şefi Hakan Fidan'dır" sözleri milli değerlerin farkında olabilen bütün insanları havalara zıplattı.
Muhalif siyasiler değil ama keskin iktidar muhalifi olduğu bilinen sıradan insanlar bile sosyal medyada küstah herife tepkisini bi biçimde gösterdi. Tabii bu arada göreve geldiği günden bu yana Fidan'a ve teşkilatına saldırmayı kendilerine görev edinmiş bazı çevreler de bu tepkilerden nasibini aldı. Kıvırmaya, lafı dolandırmaya gerek yok. Bu 'bazı çevrelerden' kastettiklerim Gülen Cemaati kontrolündeki medyada yazan bazı kalemler ile gazete yöneticileri oldu.
Peki Fidan'ı ölümle tehdit eden Türkiye düşmanı Yahudi bir gazeteciyken Cemaat medyası da neden eleştirilerin hedefine oturdu?
Çünkü toplumun büyük çoğunluğunda tepkiyle karşılanan bu milli meselede beklenen duruşu sergileyemediler! İstemediklerinden mi yoksa akıl mı edemediklerinden bilemiyorum ama tam bir Türkiye düşmanı olan Yanover'in küstahlığını kamuoyuna sunarken bunun bir 'küstahlık' olduğunun altını çizmediler! 5. Sınıf bir haber sitesi olan Jewish Press'de yer alan yazıyı haberleştiren diğer gazeteler Yanover'in yazdıklarını kamuoyuna; "Çirkin, alçak saldırı!" biçiminde duyururken onlarsa haberi sıradan bir olay gibi görüp, yorumsuz sunmayı yeğlediler. İşin gerçeği aslında haberin bu türlü sunuşunda da bir sorun yoktu. Sonuçta 'ohh olsun' filan demiyorlardı ama tepki gösterilen bu isimler dış mihrakların 2 yıldan beri Fidan ve MİT'te oluşturduğu yeni yapıyı 'itibarsızlaştırma' gayretlerini bir biçimde destekliyor ve hatta zaman zaman bu operasyonu köpürtüyorlardı.
Özetle Fidan ve teşkilatına epeyden beridir husumet beslediği bilinen Cemaat Medyasının Yanover'in densizliğini sıradan bir olay gibi görmesi ve tepki göstermemesi bardağı taşıran son damla oldu.
Bardak öyle taştı ki yeniden doldurma ve kamuoyunu sakinleştirme işini ise sadece Gülen Cemaati'nde değil, Türkiye kamuoyunda da saygınlığı çok üst noktada olan Ahmet Taşgetiren, Mümtazer Türköne gibi kalemler üstlendi. Ve bu iki ismin aynı gün kaleme aldığı Hakan Fidan konulu yazılar hem iktidara yakın, hem AKP'ye sempati duyan, hem de Gülen Cemaati'ne gönülden bağlı çevrelerde coşkuyla karşılandı. Ve aslında özünde bu gerginliğin oluşmasına sebep olan kalemlere 'nasihat' amacı taşıyan iki yazı da çok çabuk karşılık buldu.
MİT ve Fidan'a karşı 2 yıldan beri yürütülen itibarsızlaştırma operasyonunun yurt içinde taraftarı olduğu bilinen kalemler bile bir cümleyle de olsa Yanover'in küstahlığını kınama yoluna gitti.
Mehmet Baransu'nun dünkü yazısının tamamı yine MİT'i hedef almış olsa da Yahudi gazetecinin hadsizliği ile ilgili girişinde kullandığı ifadelerin çok büyük değeri olduğunu düşünüyorum ben.
Fidan'ı, teşkilatını beğenmemek, yerden yere vurmak başka bir şey, onunla ilgili dış mihraklardan gelecek alçakça saldırıya milli bir duruş sergilemek başka bir şey çünkü!
Burada mevzu Fidan falan da değil ayrıca. Fidan'ın yerinde bir başkası da olabilirdi. O kişi bir önceki ya da ondan önceki müsteşar da olabilirdi. Önemli olan asıl şey hadsiz, dengesiz ve terbiyesiz bir Türkiye düşmanının milli değerlerimize, bağımsız politikalarımıza ağzından salyalar akıtarak saldırmış olmasıdır.
O nedenle A.Turan Alkan'ın Zaman'daki dünkü yazısına katılmıyorum! Ve şiddetle reddediyorum! Çünkü bence evet! Kim olursa olsun! Düşüncesi, siyaseti ne olursa olsun! İster Yahudi, ister Ermeni, ister Türk, isterse Kürt olsun! Hiç farketmez!
Kim ki bu toprakları kendisine ait hissediyor, bu ülkenin değerlerini kendi değerleri olarak görüyor, MİT Müsteşarı ile ilgili yapılan suikast tehdidine karşı milli bir duruş sergilemek zorundadır. Ve evet, bence bu duruşu sergileyememek de düpedüz vatan hainliği, bu vatana ihanetle eş anlamlıdır!