Azıcık siyasetten çakan adam bile İstanbul'u alan siyasi partinin Türkiye siyasetinin idaresine en favori aday olduğunu bilir. O yüzden bütün partiler en önce İstanbul'a abanıyorlar. Oradan yola çıkmaya hazırlanıyorlar. Biz bi taraftan Gezi olayları, diğer taraftan Mısır'da ki darbeyle falan meşgul olurken partilerin İstanbul teşkilatlarında da alttan alttan en önemli şehrin adayının kulis çalışmaları yapılıyor. İlerleyen satırlarda CHP'de de kimlerin adının geçtiğini de yazacağım ama önce adaylık konusunda en çok kulisin döndüğü parti olan iktidar partisiyle ilgili kısa bir bilgi aktaracağım...
Mevcut Başkan Kadir Topbaş dahil, adaylar arasında adı geçenlerin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, AB Bakanı Egemen Bağış ile İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu'nun olduğunu sağır sultan bile duydu. Ancak liderleri gibi fena halde ketum olan bu ismi geçenlerin ağzından laf almak kolay olmadığından AKP'nin şu anda en favori gördüğü ismi tahmin etmek de hiç kolay değil. Kaldı ki ben ismi geçenlerin bile kendileri ile ilgili nasıl bir kariyer planlaması olduğunu bilmediğini, daha doğrusu bilemediğini düşünüyorum. Çünkü tam bir yerel yönetimler üstadı olan Başbakan Erdoğan'ın kimseye kaptırmak istemediği İstanbul'da adayını seçerken kılı kırk yarar gibi ince bir siyaset izlediğini ve kimi aday göstereceğini son dakikaya kadar eşi dahil hiç kimseyle paylaşmayacağını duyuyorum. İstanbul'da her hafta, aday adayları üzerinden anket şirketlerine bir yoklama çektiren Başbakan'ın sonucu da bu anketlerden alınacak verilere göre belirleyeceği herkesin bildiği bir gerçek. Elbette ki İstanbul'da Topbaş'ı devre dışı bırakmak bir riskse, Başbakan bu riski asla almayacak ve ona birkez daha, "Abi adayımız sensin" diyecektir ama teşkilatlarının Gezi olaylarının başlamasının, istenilmeyen noktalara varmasının sorumlusu olarak gösterdikleri Topbaş'ın adına biraz daha mesafeli bir duruş sergileyeceğine de adım gibi eminim.
Gelelim şimdi CHP'ye...
Orda da kulislerde dolaşan isim çok ama cesaret edebilen yok! Evet iktidara giden yolun ilk ve önemli basamağı bu şehir ama zorlu bir dönemeç. O nedenle adaylık hevesiyle şöyle bir ortaya çıkanların kazanamama ihtimalini görmesi üzerine hemen geri adım attığını izlemek bana şaşırtıcı gelmiyor. İstanbullu olmayan isimlerle CHP'nin fark yaratması zaten mümkün değil ama ne alakaysa bir ara Haluk Koç'un ve Muharrem İnce'nin de adı geçti kulislerde. Şehirdeki Karadeniz ağırlığını göz önüne alan Kılıçdaroğlu Akif Hamza Çebi'yi de vitrinde düşündü ama sonra bu isimden de vazgeçti. Çünkü geniş bir sülaleye sahip olan Çebi'nin başta AKP olmak üzere sağ eğilimli partilerde siyaset yapan yakınlarının bile CHP'ye oy vermeyeceğini sonradan çok net fark etti CHP Genel Başkanı. "İstanbul'u ben alırım" hevesiyle adaylık işine girişip sonradan çark eden bir diğer isim ise Gürsel Tekin. Duydum ki partisinin kendi adıyla pek bir şans yakalama şansı olmadığını görünce geri çekilen Tekin, Kılıçdaroğlu'nun önüne başka bir isim yazıp koymuş. BM'de görevliyken onu Türkiye'de siyaset yapmaya ikna edip CHP'ye transfer eden Şafak Pavey'in ismini... Genel merkeze yakın kaynaklarıma göre Kılıçdaroğlu'da ikna olmuş Pavey'in adaylığı konusunda. Ve iddiaya göre hatta demiş ki; "Adını sır gibi tutun yıpranmasın ama İstanbullu'nun tercihine sunacak hale de getirin!"
Valla sizi bilmem ama Pavey'in Amerika'da Michelle Obama'dan, Hillary Clinton'dan ödül alması, Londra'daki Bilderberg toplantılarına katılması, Gezi olaylarının göbeğinde yaşaması ve tabi İstanbullu'ya, "Hep sizin yanınızdayım!" mesajlarını alttan alttan iletmesini falan görünce kulağıma üflenenlerin pek de, 'üfürük' olmadığı kanısı oluştu bende. Bence aday olma ihtimali çok yüksek ama Pavey, Esad gibi eli kanlı bir diktatörün makamında verdiği o fotoğraf karesiyle ilgili ne dedi de, nasıl bir izahat yaptı da ABD ve AB lobileri ile onların Türkiye'deki uzantılarını İstanbul adaylığına destek olma konusunda ikna etti inanın çok merak ettim!