Altı ya da yedi ay önce falandı. Tesadüfen karşılaşmıştık. Sadece terör konusunda değil, sosyoloji ve siyaset konusunda da hem uzman, hem de çok yetkin olan kişiden süreci yorumlamasını rica etmiştim. Uzun uzun tahlil ettikten sonra meseleyi, sonunda aynen şöyle bir tespitte bulunmuştu: "Taraflar kararlılıkla yola devam ederse bu süreç muhakkak barışla sonlanır. Ancak barışın gelmesi bazı iç ve dış güçleri memnun etmeyecek. Türkiye'nin büyümesinin ve küresel bir aktör pozisyonuna gelmesinin önünde engel olan Kürt sorununu halletmesinden rahatsız olan o iç ve dış aktörler bu defa da Türkiye'nin önünü tıkamak için Aleviliği kaşıyacaklar. Ve Alevilerle Sünnilerin karşı karşıya gelmesi için oyun üzerine oyun oynayacaklar. Tıpkı 12 Eylül'de olduğu gibi bu iki kesimin çatışmaları üzerinden de Türkiye'yi tekrar bir darboğazın içine sokacaklar!
Demek ki insanlar boşu boşuna bir yerlere gelmiyor; ya da uzmanlık mertebesine yükselmiyor. Çok istedim aylar önce bugün neler olabileceğini tahmin edebilen adı bende saklı kişi ile son günlerdeki olayları yorumlaması için bir kez daha görüşmeyi ama kendisine ulaşmak kolay olmadığı için mümkün olmadı.
Neyse... Belki bu satırları okuyunca bana bir "alo" der. Bilmiyorum ama bildiğim bir şey var, o da Türkiye'nin iç huzurunu bozmak isteyen derin oyuncuların elinde iki koz olduğudur. Birisi Kürt, diğeri ise Alevilik meselesi...
Emin olun kötüye giden bir gidişat var ve ne yazık ki bu gidişatın farkında olmayan da bir güruh! Oynanan oyun çok net! Aleviler alenen sokağa çağrılıyor ve kıyı köşede bekleyen pis provokatörler de Alevilere habire, "gel, gel" yapıyor. Allah'tan hükümet bu konuda kontrpiyede kalmadı ve derhal önlemini aldı. Aylarca uğraşılan ve hem Güneydoğu'da yaşanan olumsuz atmosferin etkisi, hem de tarafların bir türlü ortak bir noktada buluşmaması nedeniyle rafa kaldırılan Alevi Açılımı'nın yeniden gündeme getirilmesi kışkırtıcıların faka basması için iyi bir hareket oldu. Ancak cemevlerine kısmi yasal statü, finansal destek, dedelere maaş, üniversitelerde Alevilik kürsülerinin hayata geçirilmesi gibi Alevi toplumunun isteklerinin yanıtlanması adına yapılan bu hamle sürüncemede bırakılmamalı, derhal hayata geçirilmelidir.
Tabii bu noktada hem Başbakan Erdoğan'a, hem de Gezi eylemlerinin en büyük destekçisi CHP yetkililerine seslenmek istiyorum. Sayın Başbakan'ın son birkaç konuşmasında bu noktaya dikkat çekmesi ve özellikle Alevileri uyanık olmaya davet etmesi çok yerinde bir çağrı oldu ama aynı çağrıların AKP tabanına yapılması gerektiğine de inanıyorum. Çünkü böyle bir zamanda sadece Alevilerin uyanık olması yetmez! Dindar Sünnilerin de ve özellikle Alevilere karşı mesafeli duran iktidar destekçisi medyanın da uyanık olması lazım. Kusura bakmasınlar ama son günlerde o cenahta yapılan bazı haberler ve sosyal medyadaki bazı tartışmalar kışkırtıcıların ekmeğine yağ sürecek boyutta. Aleviler uyanık olsa da bazı haberler ve ısrarla kaşınan bazı noktalar sokak çatışmalarına adeta davetiye çıkarıyor.
Gelelim şimdi CHP'ye! Tabanının yaklaşık yüzde yetmişi Alevi olan muhalif bir partinin bu dönemde göstereceği duruşun "tarihi" olacağını söylemem yanlış olmaz. Alevilerin üzerinden bu oyunu bozmak için CHP'nin oynanan oyuna çanak tutmak yerine, o oyunu bozmak için manevra yapması boyunlarının borcudur.
Sokaklarda böyle bir çatışmanın başlaması halinde yaşanacak olayların doğuracağı sonuçları tahmin bile etmek istemiyorum. O nedenle Sayın Kılıçdaroğlu'na büyük sorumluluk düşüyor. AKP'ye, Başbakan Erdoğan'a her daim tepkili Alevi kesimini sükûnete çağırmak aslında onun görevi! Sorumsuz davranmanın hiç âlemi yok! Tarih her hareketimizi yazıyor. O yüzden tıpkı geçmişte olduğu gibi bizi birbirimize kırdırmaya çalışanlara karşı dikkatli olmalıyız. Bir olup, diri olup onların oyununu boşa çıkarmalıyız!