Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Cemaat Arena'da Başbakan'a ne demek istedi?

Gündemimiz o kadar hızlı değişiyor ki tartışılması elzem olan bazı konular bu değişimden nasibini aldığı için de maalesef arada eriyip gidiyor. Önceki gün bir dostum hatırlatmasa bugün ben de belki de ya Suriye ya da PKK meselesiyle ilgili bir şeyler yazacaktım. İyi ki hatırlattı. Zira Türkçe Olimpiyatlarının kapanışında Başbakan Erdoğan'ın konuşmasını ve Amerika'da yaşayan Ferhullah Gülen'e yaptığı çağrıyı değerlendiren Ekrem Dumanlı'nın son analizini analiz etmeyi atlamış olacaktım.
Bir kere Dumanlı'nın, "Başbakan'ın, "Bitsin bu hasret!" temennisi gözyaşlarıyla karşılandı. O gecenin sabahında hemen bütün gazetelerin manşeti o 'davet' üzerineydi. AK Parti'ye oy veren insanlar da, Hizmet'e gönül veren kişiler de Arena'da ortaya çıkan manzaradan memnundu. Zaten bu büyük kitle sokakta, çarşıda, camide, yani hayatın içinde beraberdi. Tasada, mutlulukta, endişede, sevinçte bir aradaydı!" yorumuna katılmamak mümkün değil. Çünkü gerçekten de cemaate herhangi bir çıkar ilişkisinden dolayı değil, sadece ve sadece iman, inanç duygusuyla bağlı olan tüm masum gönüllüler Başbakan'la o geceki buluşmadan çok memnun oldu. Stadyumda değildim ama ertesi günü görüştüğüm 30'lu yaşlardaki sıradan gönüllü bir kız arkadaşım geceyi yorumlamasını istediğimde şöyle dedi; "Hiçbirimizin tasvip ettiği bir olay değildi Başbakan'ın hasta yatağında iken onun en yakınındaki adama operasyon düzenlenmesi filan! Evlerdeki toplantılarımızda bile gündemimize geldiğinde bu işin yanlış bir yerlere doğru gittiğini ve olayın bütünüyle hizmetimize mal edilmesinin yanlış olduğunu konuşuyorduk aramızda! Kahroluyorduk! Hocaefendimizin de olayların gelişmesinden memnun olmadığını biliyorduk. Aramızda kavga varmış gibi bir görüntü gerçekten hepimizi üzüyordu. O nedenle çok sevindik gelmesine. Çok iyi oldu. En azından herkes şunu gördü ki hizmetin bütün gönüllüleri aynı yerden bakmıyor bütün olaylara!"
Dumanlı ne düşünür bilmem arkadaşımın bu yorumuyla ilgili ama ben altına imzamı atarım. Aynı şeyleri düşünüyoruz. Zaten böyle düşündüğüm için de MİT üzerinden hükümete, Başbakan Erdoğan'a kafa tutan, operasyon yapmak isteyen bir kısım yargı-emniyet personelinin adını 7 Şubatçılar olarak anmıştım son birkaç yazımda. Bu ayrımı yapmanın nedeni cemaatin büyük bir bölümünde son olayların yarattığı gerginlikten rahatsız olduğunu bilmemden kaynaklıydı. Cemaat koca bir derya. Bu deryanın içinde olanların tümünün aynı fabrikanın üretimi gibi algılanması yanlış. Algılayanlar oldu ama ben hiçbir zaman öyle algılamadım. Krizin ilk patlak verdiği günlerde kaleme aldığım yazımda yaşananlar nedeniyle cemaatin, 'güvercinler ve şahinler' olarak ikiye ayrıldığını vurgulamıştım. Krizi Cemaat ve Hükümet arasında bir kriz gibi değil, 7 Şubatçı'larla- Hükümet arasında kriz gibi değerlendirmenin en doğru tespit olduğu 14 Haziran gecesi Arena'daki buluşmada çıktı ortaya. Stadyumu dolduran binlerce gönüllü kendilerine yakın medyanın, yargı ve emniyet üyelerinin hükümetle ilgili görüşlerine aldırış etmeden ve dahası adeta tavır koyarcasına Erdoğan'ı sahiplendiler. Stadyuma giriş anından itibaren Başbakan'a gösterilen sevgi ve hürmetin arka planı buydu bence. Konuşmasının sık sık alkışlarla kesilmesi ve Fethullah Gülen'e yaptığı çağrıda insanların heyecanının tavana vurmasının nedeni buydu.
Arena'daki insanlar bir yandan Başbakan'a, "Onlar bizden değil! Bizi onlardan görme!" derken, diğer yandan da krizin müsebbibi olan 7 Şubatçılara, "Siz de artık haddinizi bilin kardeşim!" demek istediler. Sizi bilmem. Ama ben 14 Haziran'da objektife yansıyan Arena'daki o fotoğrafı böyle okudum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA