CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun pazar günü İstanbul Mövenpick Otel'de yazarlarla buluştuğunu ben de sizin gibi gazetelerde okudum.
Bir gazeteci olarak böyle bir buluşmadan haberdar edilmedim.
Yani CHP tarafından herhangi bir davet almadım.
Söz konusu kahvaltıya katılanların kim olduklarını görünce davet edilmemiş olmama da şaşırmadım.
Çünkü belli ki Kemal Kılıçdaroğlu sırf CHP taraftarı olan ya da olma ihtimali kuvvetli olan veya körü körüne AKP'ye düşmanlığı olan yandaş kalemleriyle peynir ekmek yiyip sabah çayını yudumlamak istemiş.
Evet araya göz boyama amaçlı liberal ve muhafazakâr kesimi temsilen iki yazar (Başyazarımız Mehmet Barlas ve Zaman Yazarı Fehmi Koru) serpiştirilmişti ama o iki ismin dışında da CHP yandaşı olmayan tek bir isim yoktu söz konusu buluşmada.
Sonradan öğrendik ki, CHP'nin ikinci adamı olan Gürsel Tekin, "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" atasözüyle bire bir örtüşen bu duruma açıklık getirmek için yine sallamış.
"Çağırdık ama gelmediler!" demiş.
Çağrılmadığıma değil ama çağrılmamış olmama rağmen çağrılmış gibi kamuoyuna sunum yapılmasına ve CHP'nin ikinci adamı tarafından resmen iftira atılmasına çok sinirlendim.
"Beni çağırmadılar ama belki CHP kulislerinin benim gibi azılı takipçisi olan yan komşum Mahmut Övür'ü çağırmışlardır" deyip kendi kendime, aradım Mahmut'u.
"Çağırmadılar" dedi.
"Peki, çağırsalardı gider miydin?" diye sordum.
"Yüzde yüz giderdim tabii" şeklinde cevap verdi.
Sonra Star Gazetesi Yazarı Ahmet Kekeç'i aradım.
"Çağırmadılar ama çağırsalardı giderdim. Çünkü Kemal Bey'i çokkk eski yıllardan beri tanırım. Şahsen karşı karşıya kahvaltı etmeyi çok arzu ederdim kendisiyle" dedi.
Ve sonra bizim mahallenin çiçeği burnundaki yeni evli çiftine telefon açtım.
Biri Akşam'da, diğeri Taraf'ta yazıyor.
Kocası Rasim Ozan Kütahyalı'nın da davet almadığını söyleyen Nagehan Alçı aynen şu ifadeyi kullandı sevgili okurlarım:
"Keşke çağırmış olsalardı. Çünkü pazar günü miskin miskin oturduk evde akşama kadar. İnan bizim için de çok renkli, değişik olurdu Kılıçdaroğlu'yla sohbet ama maalesef!"
Akif Beki'yi aradım. Hilal Kaplan'ı. Mustafa Karaalioğlu'nu. Ve diğerlerini...
Yok!
Hiç kimseye davet gitmemiş.
Yani anladım ki sadece bana değil Gürsel Tekin'in attığı iftira.
Hepimize!
Ezcümle, muhteremler kendi kafalarında, kendi kitaplarında "yandaş" diye kimi yaftaladılarsa onu çağırmamışlar o kahvaltıya.
Peki birisi lütfen bana söyler mi acaba Gürsel Tekin neden böyle bir yalana sarılma ihtiyacı duyuyor?
Aha!.. Bildiniz bravo!
Çünkü beyefendi Mövenpick'teki bu büyük buluşmanın trajikomik yansımasının üstünü örtmek istiyor!
Yani, "Sadece yandaşlarımızla bir arada olmamızın tek nedeni bize yandaş olmayanlar!
Eğer gelselerdi, davetimize icabet etselerdi böyle bir görüntü kesinlikle oluşmayacaktı!" demek istiyor.
Yani adam açık açık; "Kardeşim bu buluşmada sadece kendimize yakın hissettiğimiz yazarları davet ettik. Kâh alttan, kâh üstten. Bazen yandan yandan çaktırmadan. Bazen ise dümdüz ortadan CHP'yi aylardan beridir iktidara getirmeye çalışanlarla buluşmak istedik. Meselenin özü budur!" diyemiyor!
Üstüne bir de kalkıp bizlere çamur atıyor!
Ayıp ayıp!
Hem de çok ayıp!