Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Yoksa Kılıçdaroğlu bir reklamcı mı?

Kamuoyunun pür dikkat izlediği siyasi liderler, temsil ettikleri ya da ses verdikleri toplumun değer yargılarını gözeterek hal ve hareketlerine, verdikleri beyanatlara dikkat etmek zorunda olduklarını bilirler.
Mesela gençlere doğru bir örnek olmak adına, sevseler, zaman zaman hoşlansalar bile alkol ve sigara gibi zarar verme olasılığı taşıyan alışkanlıklardan uzak durmak gerektiğini bilirler.
Mesela çağın hastalığı obezitenin ne berbat bir şey olduğunu anlatmak için o hastalığa yol açan fast-food türü yiyeceklere karşı negatif tavır alırlar. Yanı sıra spor yapmaya bir dakikalık vakit bile bulamamalarına rağmen verdikleri bütün mülakatlarda, "Her sabah en az 1 saat spor yaparım!" şeklinde alenen üfürürler.
Ya da öyle olmasa bile kendileri ile ilgili toplumda tam bir kitap kurdu olduğu algısının hâkim olmasını isterler. Görevleri veya bulundukları konumlar gereği zorunlu olarak katıldıkları sanat faaliyetleri dışında tek bir faaliyetle ilgilenememelerine karşın sürekli sanatla, sinemayla ve müzikle haşır neşir olduklarını dile getirirler.
Basın danışmanlarının kendileri için hazırladıkları günlük bültenlerin dışında hiçbir gazeteyi tam manasıyla takip etme imkânı bulamamalarına rağmen gündemi çok yakından takip ettiklerinin, gerek yazılı, gerekse görsel basını her an ilgiyle izlediklerinin bilinmesini isterler.
Olduklarından farklı bir profil çizmeye çalışırlar ama nihayetinde bu yanlış değildir.
Çünkü tek dertleri tamamen doğru bir model olmaktır.
Ancak oluşturmaya çalıştıkları bu sağlam ve dört dörtlük imajlarında kesinlikle bir marka, kurum, kuruluş reklamı yapmamaya da özen gösterirler.
Yani hiçbir siyasi lider kalkıp da, öyle bile olsa, "Filanca TV kanalından gözlerimi ayıramıyorum. Filanca gazeteyi okumadan günümü tamamlamıyorum.
Ya da arabamda 'x' radyo kanalından başka bir şey dinlemiyorum!"
diyemez!
Kullandıkları araç-gereçlerin markaları sehven yani istemeden ortaya çıksa dahi siyasetçi sorumluluğunun farkında olan liderler tedbirli davranmak zorundadır.
Kullandığı marka ile ilgili soru sorulduğunda, o markanın tutkunu falan olmadığını ispat için, "Vallahi bilmiyordum! Eşim almış" deyip meseleyi geçiştirirler.
Lafı biraz uzattım galiba ama inanın bunun için çok somut bir gerekçem var.
Dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Gazeteci - Yazar Talat Atilla'ya verdiği mülakatta,
"Haber sitelerinin çoğunu takip ediyorum ama her gün mutlaka bir şekilde girdiğim 4 haber sitesi var"
deyip, sırasıyla o 4 internet sitesinin adlarını açık açık zikrettiğini okuyunca inanın beynimden vurulmuşa döndüm.
Çünkü Kılıçdaroğlu sehven falan değil, basbayağı bilerek, işin bizatihi bilincinde olarak adını verdiği o 4 sitenin apaçık reklamını yapıyordu.
Sakın, "Ee ne var yani bunda? Ne olmuş yani adam onları okuyormuş" falan demeyin bana.
Çok şey var arkadaşlar.
Hem de çok şey!
Bir kere reklam var. Adını verdiği o sitelerin Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerini kendilerine referans yaparak belli bir kesimden istedikleri kadar finansal güç elde etmelerini sağlayan bir imkân var!
İkincisi o sitelerin, "Bakın duydunuz mu CHP'nin genel başkanı her gün mutlaka bizim sitemize bir kere tık'lıyormuş!" diyebilme rahatlığının ve özgürlüğünün yarattığı gizemli bir güç var!
Peki böylesine sorumsuz bir davranışı Türkiye'nin ana muhalefetinde olan bir partinin genel başkanının yapma hakkı var mı?
Bilmiyorum iletişim uzmanları ne der ama ben "Yok kardeşim!" diyorum!
Bunu yapmaya sadece ana muhalefet liderinin değil, başbakanın da, cumhurbaşkanının da, diğer muhalefet liderlerinin de hakkı yok!
Dün Kılıçdaroğlu'nu sevip sayan ve kollayan bir gazeteci arkadaşımla bu meseleyi konuştum.
"Hakikaten çok sinir bozucu bir durum. Bu resmen o sitelerin marka değerlerini artırmaya dönük bir gayrettir. Büyük sorumsuzluk! Bahsi geçen sitelerden birine baktım biraz önce CHP aday adaylarının reklamından geçilmiyor"
diyordu.
Kemal Bey'in yandaşı o gazeteci dostum bu durumu pek anlamıyor ama ben gayet iyi anlıyorum.
Anlıyorum ve artık cidden kızıyorum.
Yani bilsem çıkacak, bilsem cevap verecek, kendisine bir alo deyip, "Siz parti lideri misiniz, yoksa reklam ajansı sahibi misiniz? Hani bir ajansınız falan varsa Allah aşkınıza ne olur, hayrınıza şu benim Facebook sayfama da bir el atıverin. 'Sevilay'ın sayfasının hayranıyım' türünden birkaç cümle ile bana bir destek atın!" diyeceğim ama biliyorum ki bu mümkün olmayacak!
Çünkü ne de olsa bendeniz Kemal Bey için salt "ahbaplarının Oda'sından geldi" diye o kocaaa 45 dakikasını ayırdığı İklim Bayraktar Hanımefendi gibi muteber bir kalem değil, CHP içinde dönen bütün kulisleri afişe eden arızalı bir kalemim!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA