Böyle bir şey ne görülmüştür, ne de duyulmuştur sevgili okurlarım.
Önceki gün Atatürk Havalimanı'ndan Sultanahmet'teki adliyeye gitmek üzere taksideyim.
Yanımda da Taraf Gazetesi Yazarı Hilal Kaplan var.
Tek yönlü Kumkapı Caddesi üzerindeyiz. Saat 13.30 civarı. Dapdaracık ve dik bir yokuş.
Trafik ana baba günü.
İşte tam o keşmekeşin ortasında karşı yönden gelen bir polis otosu!
İçinde 4 polis memuru oturuyor.
Belli ki aceleleri var.
Öyle olmasa herhalde ters yöne girmezler!
Neyse ki taksici anlayışlı.
Polis otosu geçilemeyecek o dapdaracık yoldan geçsin diye kayabildiği kadar yana kayıyor.
Buna rağmen 34 A 80192 plakalı olduğunu gördüğümüz polis otosu geçerken bizim taksinin arka sol tamponunu bir güzel sıyırıyor.
Ancak ne hikmetse içlerinden biri bile, dönüp "pardon" bile demiyor!
Sanki hiçbir şey olmamış gibi öyleceee yoluna devam ediyor.
Şoke olan taksi şoförü araçtan inip, "Memur Bey! Memur Bey!" diye sesleniyor ama ııııhhhhh!!!
Memur Bey gazlıyor arkasına bile bakmadan.
Bize de tabii vatandaş olarak şu şekilde söylenmek düşüyor:
"Bu nasıl devlet memurluğu arkadaş!
Hadi işiniz vardı diyelim acele ettiniz. Hadi istemeden geldiniz adamın arabasına çarptınız. Bari bir özür dileyin. 'Kusura bakma kardeş' falan deyin! Dünyanın neresinde vardır acaba devletin arabasıyla gelip, vatandaşın ekmek teknesine çarpmak ve sonra da hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek? Pes yani! Pes!"