Bazen kendime kızıyorum. Çünkü kahrolası şu çenemi tutmayı beceremiyorum. Hiç düşünmeden, ilerisini gerisini tartmadan, aklıma geleni ya yazıyorum ya da küt diye söyleyiveriyorum. Ondan sonra da başım beladan kurtulmuyor.
Yıllar yıllar önce... Daha Ufuk Güldemir'in sahibi olduğu Habertürk televizyonunda program yaparken... Benden daha kallavi, daha cüsseli daha oturaklı kalemlerin, programcıların ve hatta medya patronlarının çıkıp açık açık kâh çekindiklerinden, kâh utandıklarından, "Ben de Aleviyim" diyemediği zamanlarda...
2003 'te. Yani AKP iktidarının birinci yılında.
"Aman dikkat! Bunlar bizi İranlaştıracak. Cumhuriyeti devirip, şeriatı getirecekler! Alevilerin üzerinde baskı kurup, onları asimile edecekler! Zorla camiye sokacaklar! Zorla oruç tutturacaklar! Kadınların başlarını zorla örtecekler! Bu zorluklara direniş gösterenleri de tıpkı Yavuz Selim gibi kıtır kıtır kesecekler" laflarının ortalıkta dolaştığı zamanlarda!
İnatla. Böbürlene böbürlene, "Aleviyim ben kardeşim!" demiştim bir televizyon programımda...
Dedikten sonra da hatta o dönemin yayın yönetmeni tarafından uyarılmıştım.
"Ne gereği var şimdi bu lafı etmenin?" diye.
Ancak rahmetli Ufuk Abim çok hoşlanmıştı.
"Aferin kız sana" demişti. "Böyle olmalı işte gazeteci dediğin... Yüreğini ortaya koymalı!"
Neyse...
O gün bugündür işte.
Ağzımdan çıkan her söze... Kalemimden çıkan her cümleye takıktır bizim Aleviler.
Sadece buna mı?
Memlekette Alevilikle ilgili her ne gelişme olsa... Kim ne söz etse hoşlarına gitmeyen...
Hemen beni bulurlar.
Tanıyanı bileni telefondan ulaşır! Bilmeyen de e-posta adresimden veyahut da gayet aktif olduğum Facebook sayfamdan.
İşte dün yine garip bir tacize uğradım bizim tayfa tarafından.
Başbakan miting meydanında, "Artık dedelerden talimat alarak atama dönemi bitiyor!" demiş ya!
Vay gele benim başıma!
Bir yandan zır zır çalan telefonlar. Diğer yandan yağmur gibi gelen mesajlar.
"Eee Sevilay Hanım.
Bak Başbakanın bu kez de dedelerimize hakaret etti! Madem Alevisin, yiyorsa bir iki cümle yaz da görelim! Ama yazamazsın. Çünkü sen yandaşsın!"
Zaten klima çarpmış, 3 gündür inim inim inliyorum evde. Sabah akşam iğne yiyip, bugün kalkacak Pakistan uçağı için ayağa kalkmaya çalışıyorum bir an evvel.
Bir de bunlarla uğraşıyorum!
Düşündüm ve "En iyisi bu toplu saldırıya karşı topluca bir cevap vermek!" dedim.
Yoruldum artık keza!
Şimdi önce bir şeyin altını çizelim.
Başbakan "dede" sözüyle kimi ima etti?
Hepimiz biliyoruz ki Seyfi Oktay'ı!
Ee siz değil miydiniz eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınınca; "Dede Seyfi Oktay hukukçudur, neyin suç olup olmadığını, onu gözaltına alan Savcı Bey'den daha iyi bilir. Pir Sultan gibi girdiği adalet sarayından, yine Pir Sultan gibi çıkacaktır. Şüphemiz yoktur!" diyen?
Dediniz! Hatta o demeleriniz üzerine ben de "Yanlışsınız ve acelecisiniz! Unutmayın suç bireyseldir! Bu açıklamayı yaparak yine Alevileri hedef yapıyorsunuz. Alevilerin tümünü darbe şakşakçısı, cunta meraklısı sananların eline koz veriyorsunuz!" dememiş miydim 4 Haziran günkü yazımda?
Sonra ne olmuştu?
Kayıtlar dökülmüştü ortalıklara. Telefon kayıtları... Seyfi Oktay'ın orayı burayı arayıp HSYK'ya filan adam yerleştirme çalışmalarının dökümleri...
Peki bu skandalın, bu hukuk dışı uygulamaların karşısında ne denilmiş oluyordu esasen?
"Seyfi Oktay bizim dedemizdir! Hatta son dönemin Pir Sultan Abdal'ıdır! Ne yapmışsa doğru yapmıştır! Biz Aleviler de topyekûn arkasındayız!"
Arkasında mısınız?
Eee buyurun o zaman! Siz arkasındaysanız dedenizin, o zaman sadece bu ülkenin Başbakanı değil herhangi bir şahsiyeti çıkar der ki; "Kusura bakmayın ama Türkiye'de dedelerden talimat alma yöntemi bitiyor kardeşim!!!" Bitsin de zaten! Eğer Türk yargısı dedelerden, imamlardan, hafızlardan, papazlardan aldığı talimatla iş görecekse bitsin arkadaş! Gelelim bana karşı aldığınız bu garip tavra!
Kardeşim kabahat mi işledik yani Alevi olduğumuzu açıklamakla?
Niye yıllardır en baba gazetelerin en baba köşelerinde atıp tutan ancak Beyaz Türkler Aleviliği köylülük kategorisinde saydığı için Aleviliğini açıklamaktan utanan ikiyüzlü kalemlere saldırmıyorsunuz? "Alevi olduğu anlaşılmasın" diye, Erzincanlı köklerini taa Selaniklere taşıyanlara hesap sormuyorsunuz? Ne sanıyorsunuz siz? Merkez medyada kalemi ve köşesi olan tek Alevi yazar ben miyim yani?
Bir bakın bakalım etrafınıza. Araştırın. Sorun, soruşturun. Kimler varmış, sizden olup da ancak iş aleniyetle açıklamaya gelince, "Ben Alevi kimliğimin bilinmesini istemiyorum!" deyip de kıvıran!
Üstelik de ulusalcı ulusalcı naralar atan!
Bakın bakın.
Gözünüzü dört açın!
Ve lütfen yeter artık beni de daha fazla yıldırmayın!