Efendim konumuz, Avrupa 2010 Kültür Başkenti İstanbul'un açılış kutlamaları...Hani aslında İstanbul'un Avrupalılara tanıtımı amacını taşıyan ancak kanaatimce, "Türk'ün Türk'e propagandasının" ötesine geçemeyen şu meşhur cumartesi organizasyonları...
Bendeniz devlet erkanının neredeyse tamamına yakınının iştirak ettiği Sütlüce Kongre Merkezi'ndeki açılışa katıldım. Tam anlamıyla bir fiyaskoydu o gece ama ne gariptir ki bu fiyasko, kamuoyuna, "Muhteşem...Olağanüstü..." biçiminde filan yansıdı...
Nesi olağanüstüydü anlamadım?
Yabancı basının ve Avrupalıların açılışa olan sıfır ilgisi mi, yoksa yok yere harcanan 8.5 milyon (eski parayla trilyon) liranın göz göre göre çöpe gidişi mi?
Kötüydü...Hem de çok kötüydü... Çünkü, 5000 kişilik salonda aradığım hiçbir ismi bulamadım.
Mesela neredeydi benim nobel ödüllü Orhan Pamuk'um? Yazdığı kitaplarla dünya çapında edebiyatçı unvanına sahip olmuş olan Yaşar Kemal'im? Ya da dış basının bile ağzından bir kelime almak için peşinden koşturduğu Sezen Aksu'm? Tarzıyla, müziğiyle tüm Avrupalıları kendine hayran bırakan Fazıl Say'ım? Fotoğraf ustam Ara Güler'im? Ve adını burada sayamadığım onlarca kültür ve sanat markalarım? Neredeydiler?
Şimdi derler ki, "Efendim biz kendilerine davetiye yolladık. Ama gelmediler!"
Eee gelmezler tabi...Onlar öyle sıradan bir davetiyeyle gelmesi beklenecek insanlar mı? Çok mu zordu, projeden sorumlu Bakan Hayati Yazıcı'nın bu isimleri tek tek arayıp açılışa katılmaları için ricada bulunması ve "Siz bizimle olmazsanız bir tarafımız eksik olur. Lütfen bu gecemizi onurlandırın.
Bunu İstanbul için yapın!" demesi...
Lütfen bana söyleyin...O geceye, o muhteşem filan diye yutturduğunuz geceye kültür ve sanat dünyamızdan kaç sanatçı katıldı?
Bu bir yana...Peki ya, Avrupa'dan davet edilen sanatçılar neredeydi?
Bütün gece bakındım ama bildik, tanıdık, şöyle Avrupa Basını'nı peşinden sürükleyecek tek bir sanatçı göremedim o salonda. Benim gece boyunca gördüğüm tek şey İTO, İSO gibi kurumların davetlileri ile ilçe kaymakamlarından, milli eğitim müdürlerine ve onların yardımcılarından, yardımcılarına uzanan bürokratların tam kadro hazır bulunmasıydı gecede.
Bir de duyduklarım var tabii... Projenin mimarlarından Nuri Çolakoğlu'na kapıda yapılan nezaketsizlik gibi."Kusura bakmayın. Davetiyeniz bir kişilik. O nedenle eşinizi içeri alamıyoruz!" denmesi üzerine Çolakoğlu'nun infilak etmesi durumu... Ya, tüm dünya Ortodokslarının lideri Patrik Bartholomeos'un, salonda kendisi için ayrılan koltuğa bir başkasının oturmuş olması üzerine, sesini çıkarmayıp arka sıralarda bir yere usulca geçmesine ne demeli? Hadi Bartholemeos anlayış göstermiş bizim bu abuk organizasyonun yaptıklarına ama Hahambaşı Haleva öyle yapmamış. Münasebetsiz adam koltuğundan kalkmayınca o da haklı olarak salonu terk etmiş! Eee bir de tabii İstanbul'un bu unvanı almasında büyük rol oynayan AB Bölgeler Komitesi Başkanı Luc Van Den Brande ile ilgili yaşananlar vardı! Aman yarabbi!
Neydi o yahu! Anlat anlat bitmez...Protokolde oturması gereken adamcağız ancak salonun en arkalarında bir koltuk bulabilmişti kendisine. Zavallıya konuşma yapacağı önceden bildirilmediği için sahneye davet edilişini algılayamadı ve kılını kıpırdatmadı.Üç dört dakika bakınan sunucu çağrısına yanıt alamayıp panikleyince bu defa küt diye, "Pardon efendim. Kendisi salonda değillermiş!" deyiverdi. Neyse ki sonradan birileri gidip Brande'nin kulağına davet edildiğini üfledi de o da koştura koştura sahneye çıktı. Çıkar çıkmaz da bombayı patlattı tabii; "Çok özür dilerim. Çünkü konuşma yapacağımı bilmiyordum.
Benim için sürpriz oldu" diye...Off..of...Daha neler var neler...Bizim kültürümüzle alakası olmayan danslar, kostümler... Bir okul ya da hastane parası değerinde patlatılan havai fişekler... Vallahi, billahi asılsam yazı dizisi çıkar o geceden ama neyse... Gördüklerim karşısında zaten benim asabım bozuldu. İyice uzatıp da bir de sizin asabınızı bozmayayım...