Hatırlayacaksınız The Economist'in son yıllarda Türkiye'ye ilgisi şaşırtıcı biçimde arttı. Hatta işi, Türkiye'de kime oy verilmesi gerektiğine kadar ileriye götürdü bu ünlü dergi. Bildiğiniz gibi 2011 seçimleri öncesinde "oyunuzu CHP'ye verin" diyerek seçmenleri yönlendirmeye çalıştı. Yine Irak Kürt bölgesinden Türkiye'ye inşaatına başlanan petrol boru hattının nasıl yapılamayacağını yazdı sürekli. Fakat The Economist'in nasıl yapılamayacağını ileri sürdüğü boru hattı tamamlandı ve petrol akmaya başladı. Şimdi dünya pazarlarına satılması için Kürt petrolü Türkiye'de depolanıyor. İşte The Economist'in bütün bu olumsuz yazıları devam ederken bu hafta yine tuhaf bir haber-yorum çıktı Türkiye hakkında.
Gelelim The Economist'in bu hafta neler yazdığına... Bu dergiye göre, güya Türkiye'ye son dönemde ABD Merkez Bankası'nın parasal genişlemesinden çok fazla ucuz para gelmiş. Ve bu sayede Türkiye yapay olarak modernize olmuş. Halbuki zahmet edip The Economist'in elemanları rakamlara bir göz atsalar ABD Merkez Bankası'nın aylık 85 milyar dolarlık varlık alımına başladığı 2012'nin son üç ayından bu yana Türkiye'ye öyle çok fazla ucuz para gelmedi. Niye gelmedi? Çünkü 2012'nin son çeyreği ile Ekim 2013 arasında Türkiye'de özel sektörün kısa vadeli dış borcuna baktığımızda bankaların aldığı kredilerin 29.1 milyar dolardan 39.1 milyar dolara, ithalat borçlarının 22 milyar dolardan 25.7 milyar dolara, ihracat prefinansman kredilerinin 4.3 milyar dolardan 4.5 milyar dolara, döviz tevdiat hesaplarının 8.7 milyar dolardan 11 milyar dolara yükseliyor. Toplam banka kısa vadeli borçları 68.1 milyar dolardan 87.4 milyar dolara, reel kesim borçları 31.3 milyar dolardan 37 milyar dolara çıkıyor. Reel kesimin borç artışının neredeyse tümü ithalat borcu ve ihracat prefinansman kredisi olduğuna göre, ABD Merkez Bankası parasal genişlemeyi en yüksek düzeye çıkardığında Türkiye'ye pek de öyle büyük bir para akımı olmuyor. O halde yapay modernizasyon tabiri kocaman bir The Economist yalanı oluyor.
Gelelim aynı haber-yorumdaki diğer tuhaf değerlendirmelere... Yine Başbakan Erdoğan'ın banka faiz oranlarının enflasyon oranlarıyla eşit olmasını istediği, artık bunun mümkün olamayacağı ileri sürülüyor. Oysa Erdoğan reel faiz oranlarının sıfır olması gerektiğini ileri sürdü. Çünkü dalgalı kur rejiminde kurların dalgalanıp gerçek değerini bulması için iki para biriminin reel faiz oranlarının eşitlenmesi teorik şartlardan en önemlisi oluyor. Hal böyleyken Erdoğan'ın sözleri çarpıtılıp faiz lobisinin önerisi dile getiriliyor. Ve Merkez Bankası'nın borç verme faiz oranlarının yüzde 11 olması isteği vurgulanıyor. Beklenen enflasyon yüzde 5.3 olduğuna göre 5 puanın üzerinde reel faiz istiyor lobi. Kısaca The Economist, dünyada hâlâ kısa vadeli reel faiz oranları negatif düzeydeyken beş puanın üzerinde pozitif reel faiz istiyor, bizim Merkez'den aynı 2006 baharında olduğu gibi. Anlayacağınız alıştılar kolay para kazanmaya.