Hatırlayacaksınız Eylül 2008'de Lehman Brothers yatırım bankasının batmasıyla dünya büyük bir mali krize girdi. Bu krizi fırsat bilen İstanbul sermayesi sanki kriz Türkiye'de çıkmış gibi medyada gürültü çıkartarak Başbakan Erdoğan'a "git IMF'den 35 milyar dolar al bize ver, aksi takdirde dış borçlarımızı ödeyemeyiz, ülke de batar" dediler. Fakat göreve geldiğinde devletin kısa vadeli borcunu hızla azaltan Başbakan Erdoğan, IMF'den borç almaya gerek olmadığını söyleyip İstanbul sermayesinin bu taleplerini reddetti. Tabii haklı çıktı Erdoğan, bu defa İstanbul sermayesi halkın sırtına yükleyemeyeceğini anlayınca borçlarını paşa paşa ödedi. Tabii bu borçların bir kısmının bir cepten diğer cebe borç olduğunu da unutmayalım.
Niye yaptık bu hatırlatmayı? Dün yine gazetelerde benzeri bir talebin aynı çevreden geldiğini gördüğümüz için yaptık.
İstanbul sermayesinin temsilcisi TÜSİAD'ın başkanı ve süt sektöründe büyük bir firmanın sahibi olan kişi Hürriyet Gazetesi'nden Sefer Levent'e "Özel sektörün dış borçlarının Türk lirası karşılıkları kur artışı nedeniyle yaklaşık yüzde 15 arttı. Bu kur farkı zararlarının karşılanması gerekecek" diyor. Örtük olarak yardım istiyor. "Biz cebimizden karşılarsak büyüme düşer" diyor.
Nasıl karşılanacak peki bu kur farkları?
Devlet bütçesinden karşılanacak tabii ki.
Örtülü istek bu. Şimdi hemen hatırlatalım TÜSİAD Başkanı'na, daha önce dolar kuru 1 lira 65 kuruştan 1.19 kuruşa kadar geriledi.
Böylece sizin dış borçlarınızın Türk lirası karşılıkları yüzde 28 azaldı. Şimdi soralım hemen "bu yüzde 28 kur değişiminden azalan dış borç karşılığı Türk lirası farkını siz vatandaşa daha doğrusu kamu bütçesine ödediniz mi?" Yine 2009'da dolar 1 lira 70 kuruştan 1 lira 48 kuruşa geriledi dolar kuru böylece dış borçlarınızın Türk parası karşılığı yüzde 13 azaldı. Yine 2012'de kur değişimi nedeniyle dış borçlarınızın Türk parası karşılığı yüzde 5 azaldı. Peki bu farkları ne yaptınız?
Hemen cevap verelim lüks arabaya, lüks konutlara yatırdınız. Gidip Kars'ta, Van'da peynir fabrikası kurmadınız bu kazançlarla. Eğer gidip Kars'ta süt, peynir fabrikası kurup bin kişiye istihdam yaratsaydınız şimdi bu kur farkını belki devlet size ödeyebilirdi. Vatandaş da bölgesel kalkınmaya katkı gerekçesiyle bu karara itiraz etmezdi. Ama siz Türkiye'nin en yoğun sanayi bölgesine süt, peynir fabrikası kuracaksınız, lehinize oluşan kur farklarını cebinize atacaksınız, sonra aksi olduğunda gelip dış borcum var kur farkını bana verin diyeceksiniz. İşte bu kabul edilemez bir talep oluyor. Bir de böyle büyük firmaların dalgalı kur rejiminde kur riskinin kendi üzerlerinde olduğunun bilincine varıp kur riskine karşı hedge ya da sigorta yaptırmaları şart.
Kısaca, kendi riskini kendi üstlenen, devletten destek talebi olmayan sadece köstek olma, diyen Anadolu sermayesinden ses yok. Her zamanki gibi bu tuhaf talep yine İstanbul sermayesinden geliyor. Aman dikkat! Vatandaşın ödediği vergileri kaptırmayalım.