İstanbul sermayesinin destekçisi elit kesimin bazı yazarları yeni bir kavram üretmeye çalışıyorlar.
İstanbul sermayesinin Anadolu'da yıllarca bayiliğini yapan ve sonunda bayilik sistemine karşı çıkarak kendisi üretime geçen Anadolu sermayesini "İslami burjuvazi" olarak gösteriyorlar.
Böylece büyük sermayeyle rekabete giren ve pek çok alanda da onu geçen Anadolu sermayesi "İslami burjuvazi" kavramı altında hedef tahtasına konuyor.
Bayi olmayı bırakıp kendisi üretici olan Anadolu sermayesini İslami burjuvazi olarak tanımlıyorlar çünkü İstanbul sermayesi kaybettiği ekonomik gücünü tekrar kazanmak istiyor.
Anadolu sermayesine kaptırdığı pazarları onların elinden geri almanın planlarını yapıyor.
Zira İstanbul sermayesi AK Parti iktidara gelince önce devlet bütçesindeki ve kamu bankalarındaki rantlarını kaybetti ardından da geleneksel ihraç pazarlarını yitirdi. Çünkü hem temsilciliğini yaptığı hem de mallarını ihraç ettiği Avrupa pazarı krize girdi.
Türkiye'nin toplam ihracatı artarken Avrupa pazarına ihracat büyük oranda azaldı. Toplam ihracatta Avrupa'nın payı yüzde 56'dan yüzde 39.8'e geriledi.
Bu durum tabii büyük sermayeyi epey sendeletti.
Oysa bayilik sisteminden kurtulan Anadolu sermayesi Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yeni pazarlar buldu ve ihracatını artırdı.
Böylece İstanbul sermayesinin kazançları gerilerken Anadolu sermayesinin kazançları arttı. İşte bu nedenle G.Antep yıllık 6 milyar dolarlık ihracat tutarıyla Türkiye'nin en çok ihracat yapan altıncı ili oldu. Zaten bu yüzden G.Antep'e yapılan saldırı Anadolu sermayesinin güçlenmesiyle de ilgiliydi. Yani G.Antep'in hedef seçilmesi bir tesadüf değildi.
İstanbul sermayesi kaybettiği pazarları ve ekonomik gücü tekrar ele geçirmek, Anadolu sermayesini çökertmek için ona yeni bir isim buldu ve yeni Türkiye'nin yeni sermayesini İslami burjuvazi diye suçlamaya başladı.
İslami burjuva kavramıyla yapılan şu: Onları, İslam'ı ticarete alet ederek para kazanmakla suçluyorlar.
Oysa G. Antep'teki işadamlarının hiçbiri İslami burjuva kavramına uymuyor. Çünkü onlar son on yılın değil son kırk yılın birikimini yansıtan işadamları.
Dolayısıyla İslami burjuvazi kavramı İstanbul sermayesinin ürettiği tehlikeli bir kavram.
Aslında bu kavram İstanbul sermayesinin dedelerinin gittiği yolu hatırlatıyor bize. Hatırlayın, laiklik elden gidiyor kisvesi altında 28 Şubat sürecinde de Anadolu sermayesini yok etmeye çalışmışlardı. Ancak halk bu lince ve tasfiyeye izin vermedi.
Anadolu sermayesini şimdi de dedelerinden örnek aldıkları yeni planlarıyla yok etmek istiyorlar. Neydi İstanbul sermayesinin eski planı?
1908 hareketi sadece bir aydın ve subay hareketi değildi. Arkasında bir ekonomik güç ve menfaat vardı. Kısacası bu hareket, ekonomik hayatta Rum ve Ermeni zenginlerinin elinde olan ticareti ele geçirmeye çalışan Selanik ve Makedonya ticaret burjuvazisi tarafından desteklenen bir hareketti.
Böylece Hareket Ordusu Sultan Abdülhamid'i düşürmek için İstanbul'a yürürken, asıl amaç Rum ve Ermeni sermayesini tasfiye etmek, daha doğrusu onun zenginliğine el koymaktı.
Servetin el değiştirmesini sağlamaktı.
Nitekim bu tasfiyenin sonunda uygulanan tehcir kararıyla insanların öldürülüp mallarının yağma edilmesi görevi o dönemde Kürt çetelerine verildi. Tehcir edilen Ermeniler yollarda İttihat ve Terakki'nin ileri gelenlerinin desteğiyle hareket eden Kürt çeteler tarafından saldırıya uğradı. Canları alındı, malları yağma edildi. Bu sürecin arkasındaki dinamiğin o dönemin ticaretini ve ekonomisini ele geçirme mücadelesi olduğunu hiç unutmayalım.
Şimdi aynı oyun İslami burjuvazi suçlamasıyla Anadolu sermayesine oynanmak isteniyor. İstanbul sermayesinin hegemonyasından çıkanların varlığına göz koyuluyor. Yine aynı çetelere Anadolu sermayesinin tasfiyesi görevi veriliyor.
Böylece İstanbul sermayesinin kaybettiği ekonomik gücü ele geçirmesi planlanıyor.
Onların canlarına, mallarına işte bu nedenle saldırılıyor.
Kısacası tarihi hatırlamakta fayda var. Gaziantep'te yaşanan son saldırı, sadece bir terör saldırısı olarak görülemez.
Ticari ve ekonomik açıdan amacının ne olduğuna da bakmak gerekiyor. Aksi takdirde sorunları tespit edip çözmek çok zorlaşıyor.