Merkez Bankası Başkanı, hedeflenen enflasyonun yüzde 6.5'ten yüzde 6.2'ye indirildiğini açıkladı dün. Peki bu indirim niye yapıldı? Çünkü küresel ham petrol fiyatlarının gerileyeceği düşünüldü ve hedef enflasyon rakamı düşürüldü.
Kısacası, Türkiye'nin enflasyonu da, diğer enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi küresel emtia fiyatlarına bağlı olarak değişiyor. Küresel ham petrol ve gıda fiyatları artınca enflasyon artıyor, aksi olunca enflasyon düşüyor.
O halde şu gerçeği ileri sürebiliriz... Enflasyon bu ülkede makro ekonomi yönetiminin hatalı yapılmasından kaynaklanmıyor.
Çünkü Türkiye ekonomisinde bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1.4 seviyesinde bulunuyor ve bütçe açığı para basarak karşılanmıyor.
Bir de geniş tanımlı para arzı (M2) son bir yılda sadece yüzde 5.9 çoğaldığı için para arzı büyüme hızının çok üzerinde artmıyor.
Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin iç değişkenlerinde enflasyona neden olacak bir gelişme yok.
Gelelim enflasyon hedeflemesi rejiminin yarattığı soruna... Enflasyon hedeflemesi rejiminde, küresel emtia fiyatları artınca enflasyon da attığından, enflasyonun hedeften sapmasını önlemek için hemen faizler yükseltiliyor.
Peki ithal edilen enflasyona karşı faizleri çoğaltmak doğru bir karar mı oluyor?
Hayır. Çünkü ülke faizini artırmanız küresel fiyat artışına çare olacak bir araç değil. Dolayısıyla ülke faizlerinin artışı toplam talebi azaltıyor, ekonomiyi yavaşlatıyor, hatta o ülkede dış ticarete konu olmayan lokanta, berber, konut türünden mal ve hizmetlerin fiyatlarını artırıyor. Böylece hem işsizlik çoğalıyor hem de dış ticarete konu olmayan tüketilen malların fiyatları çoğaldığı için çalışan kesimlerin refahı hızla azalıyor.
Peki merkez bankalarını küresel emtia fiyatları çoğaldığında faiz artırmaya zorlayan kim? Gelişmekte olan ülkelerdeki faiz lobileri zorluyor. Enflasyon bir başlarsa durdurulamaz gerekçesini öne sürüyorlar. Oysa enflasyonsuzlaştırma maliyetinin de oldukça yüksek olduğunu unutuyorlar. Halbuki çalışanların işlerini kaybetmemesi ve güçlü bir büyüme her zaman ekonomide daha tutarlı bir yol haritası olmalı.
Niye anlattık bütün bunları? Çünkü ünlü iktisatçı Joseph E. Stiglitz yeni çıkan The Price of Inequality (Eşitsizliğin bedeli) kitabında, bağımsız merkez bankalarının güçlü bankaların etkisinde kaldığını ve onların isteklerine göre politika belirlediklerini ileri sürüyor. Böylece vatandaşların aleyhine olan politikaların izlenmesi, bağımsız merkez bankası düşüncesinin sorgulanmasına yol açıyor.
Ayrıca Stiglitz konut kredisi, araba kredisi ödeyenleri, işçi ücretlerini, vergi mükelleflerini etkileyen merkez bankası kararlarının teknokratlara bırakılamayacağını, bu kararların temelinde siyasi kararlar olduğunu ileri sürüyor. Merkez bankalarının bağımsız değil, hesap veren, şeffaf ve aldığı kararların sorumluluğunu yüklenen demokratik birimler olmasını öneriyor. Daha doğrusu merkez bankalarının faiz lobilerinin baskısıyla değil halkın çıkarları doğrultusunda karar vermesini öneriyor.
Stiglitz'i doğrulayan bir örnek verelim. Hatırlayacaksınız 2004'ten itibaren Türkiye'de politika faizleri gereksiz yüksek tutuldu. Hatta öyle ki Hazine'nin yüzde 17 faiz oranıyla sattığı tahviller anında Avrupalı yatırımcılara yüzde 12'den satıldı. Böylece pek çok banka haksız kazanç elde etti.
Yine 2006 başında bizim Merkez Bankası politika faizlerini 4 puan birden artırdı. Bu faiz artışı Türkiye'yi sıcak paraya boğdu ve Türkiye ihracatta rekabet gücünü kaybetti, işsizlik çoğaldı.
Ancak Kasım 2010'dan itibaren Merkez yüksek faiz-düşük kur politikasını terk etti ve Türkiye ihracatta rekabet gücü kazandığı için ekonomi istihdam yaratmaya başladı.
Fakat sonra ne oldu? Bu bu yılın başında faiz lobisi yine Merkez'i "enflasyon artacak, ekonomi çok ısındı" diyerek korkuttu.
Politika faizleri yine yükseldi. Toplam talep daraldı, büyüme yavaşladı. Şimdi faiz lobisinin elemanları bu defa "ekonomi niye yavaşladı" sorgulamasını yapıyor.
Oysa Merkez'i bu yola kendileri itti. Merkez de faiz lobisinin dövize atağından korkarak faizleri indiremiyor. Halbuki Türkiye'de enflasyonun nedeninin küresel emtia fiyatları olduğunu söyledik.
O halde Türkiye'deki enflasyona faizlerle çare bulmak mümkün değil.
Anlayacağınız bizim Merkez Bankası'nın faiz lobisinin etkisinden kurtulup demokratikleşmesinde fayda var. Merkez, vatandaşın iş bulacağı, istihdamı çoğaltan, ucuz konut alabileceği ve daha az vergi ödeyeceği bir politika benimsemeli. Aksi takdirde faiz lobisi istediği gibi at oynatmaya devam edecek bu ülkede.