İzlanda, küresel ekonomik krizde ilk batan ülke oldu. Yabancı bankalardan alınan borç paralarla kurulan kâğıttan kulenin yıkılmasıyla, refah devleti İzlanda bir anda çöktü.
İzlandalılar bankalardaki mevduatlarını bile alamadılar. Ülke IMF'ye gitti. Böylece yaşadığı kaotik ortamdan biraz olsun kurtuldu. Altı yedi ay önce de IMF ile programı bitti. Ülke derecelendirme kuruluşu Fitch, bunun üzerine geçen cuma İzlanda'nın notunu "yatırım yapılabilir" seviyeye getirdi.
Anlayacağınız Fitch, İzlanda'nın notunu, Türkiye'nin BB olan notunun üzerine çıkardı ve BBB yaptı. Oysa İzlanda'nın ekonomik verileri Türkiye ile mukayese edildiğinde, Türkiye'nin notunun en az "A" olması gerekiyor. Çünkü IMF anlaşmasından çıkması nedeniyle övülen İzlanda'nın konumundan çok daha iyi bir ekonomik yapıya Türkiye dört yıl önce kavuştu. Türkiye, IMF'den borç almadığı gibi, anlaşma yapmamasının ardından mali disipline çok daha uyarak bütçe açığını azalttı, borç yükünü düşürdü ve büyüme hızını artırdı. Böylece Türkiye, IMF'nin yarattığı ahlaki zafiyeti de ortadan kaldırmış oldu.
"Nedir IMF'nin yarattığı ahlaki zafiyet" derseniz... Politikacılar, bürokratlar ve işadamları "nasıl olsa IMF ile anlaşmamız var" diyerek aşırı risk almaktan çekinmezler "nasıl olsa IMF kurtarır" düşüncesiyle hareket ederler. Hatırlarsanız, İstanbul'un statükocu işadamları IMF ile anlaşma yapmak için bir ara nasıl çırpınmışlardı. ABD elçisine bile gidip, Hükümet'i, IMF ile anlaşmadı diye şikâyet etmişlerdi.
İşte onların şikâyet ettiği Türkiye, IMF ile anlaşmayarak ülke ekonomisinin kaynaklarının israf edilmesini önledi. IMF anlaşmasından kurtularak ahlaki zafiyeti de ortadan kaldırmış oldu.
Gelelim notu yükseltilen İzlanda'nın ekonomik verilerine... Türkiye'nin notu inatla "yatırım yapılamaz" seviyede tutulurken, notu "yatırım yapılabilir" seviyeye getirilen İzlanda'nın hâlâ devlet borçlarının milli gelirine oranı yüzde 107. Bütçe açığının milli gelire oranı ise yüzde 6.5, hane halkının borçlarının milli gelire oranı da yüzde 200.
Oysa Türkiye'de bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1.4, kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 39 ve hane halkı borçlarının milli gelire oranı yüzde 17. Bu veriler dikkate alındığında, acaba hangi ülke borçlarını daha kolay ödeyebilir? Tabii ki Türkiye. Ama nedense Türkiye'nin notu "yatırım yapılabilir" seviyeye getirilmiyor. Çünkü yatırım yapılabilir bir not faiz lobisinin asla işine gelmiyor.
"Türkiye'nin notunun yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi niye faiz lobisinin işine gelmiyor?" sorusunu hâlâ gerekçelendirmemizi isteyenler çıkabilir.
Türkiye'nin notu "yatırım yapılabilir" seviyede olunca, küresel fonlar, Türkiye'ye en az 50 milyar dolarlık doğrudan sermaye girişine başlayacak. Fon girişi olunca da faizler en az iki ya da üç puan gerileyecek. Hatta faizler, beklenen enflasyon düzeyi olan yüzde 6.5 seviyesine düşecek. Böylece Başbakan Erdoğan'ın söylediği gibi sıfır reel faiz hedefi gerçekleşecek. Bu durumda da faiz lobisinin kazancı azalacak!
Dünyada zaten bol ve ucuz olan parayı faiz lobisi Türkiye'de beş altı katına satamayacağı için işleri sarpa saracak. İşte bu nedenle Türkiye'nin notunun artmasını faiz lobisi hiç ama hiç istemiyor. Hatta kredi derecelendirme kuruluşlarına Türkiye'nin notunu indirmesi için baskı yapıyorlar. Zaten faiz lobisinin Türkiye'nin notunun haksız yerde olduğunu, bu ülkeye haksızlık yapıldığını söylediğini ya da yazdığını bugüne dek siz hiç duydunuz mu? Hayır. Aksine, onlar şimdi yine İzlanda'nın not artışını haklı bulup, Türkiye'nin notunun artmaması için bin dereden su getirmeye devam edeceklerdir. Bundan hiç şüpheniz olmasın.