Başbakan Tayyip Erdoğan 12 Haziran seçimi öncesinde "hedefimiz sıfır reel faiz" deyince, hatırlayın, ortalık nasıl da karışmıştı. The Economist'ten Financial Times'a pek çok yabancı yayın organı bizim faiz lobisiyle birlik olup AK Parti'ye oy verilmemesini istedi. Hatta sıfır reel faiz isteğini İslamcılıkla ilişkilendirenler bile oldu.
Halbuki bir ekonominin sağlıklı büyüyebilmesi için kısa vadede reel faizlerin, diğer bir deyişle "enflasyondan arındırılmış faizlerin" sıfır olması gerekiyor. Uzun vadede de faizlerin, ülke ekonomisinin reel büyüme hızını geçmemesi gerekiyor. Çünkü bir ülkenin vergi tabanı, ekonominin reel büyüme oranı kadar artıyor. Reel faizler, ekonominin reel büyüme oranından daha yüksek olursa, o ülke, uzun dönemde faizleri ödeyebilecek vergiyi toplamayacağı için batıyor.
Nitekim İtalya böyle battı. Yıllardır büyüme hızından daha yüksek bir pozitif reel faiz ödedi ve bugünkü duruma düştü. Roma Üniversitesi'nden Dr. Fabio Padovano, İtalya'yı batıran yüksek reel faiz sürecini bakın nasıl açıklıyor.
Padovano, İtalyan Merkez Bankası'nın 1981'de bağımsız hale getirildiğini ve Merkez Bankası'nın o tarihten itibaren İtalyan Hazine kâğıtlarına alıcı olmadığını belirtiyor. Kendisi alıcı olmuyor ama yüksek politika faizi yoluyla İtalyan Hazine kâğıtlarının cazip hale gelmesi için satışına yardımcı oluyor. Mesela 1992'de İtalya'da enflasyon yüzde 5 düzeyindeyken, politika faizlerini yüzde 15 seviyesinde tutuyor.
İşte bu "yüksek reel faiz" politikası sonucunda, 1980'de kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 60 düzeyindeyken 1994'te yüzde 120'ye yükseliyor. Borç yükü bu haldeyken 1998'de euro uygulaması başlıyor. Avrupa'nın en çok sanayileşmiş ülkelerinden biri olmasına rağmen İtalya, yüksek borç yüküyle girdiği euro sürecinde batmaktan kurtulamıyor.
Hatta İtalya, kamu borç yükünü azaltmak için 1992'den 2009'a kadar faiz dışı fazla vermesine, yani vergilerin bir kısmını harcamayıp borç stokunun azaltılmasında kullanmasına rağmen borç yükünü küçültemiyor. Çünkü son on yılda ortalama yüzde bir büyüyen İtalya, enflasyon ortalama yüzde 1.5 olmasına rağmen on yıl vadeli kamu borçlanmasına ortalama yüzde 4 nominal faiz ödüyor.
Kısacası yüzde bir oranında reel olarak büyürken kalkıp yüzde 2.5 oranında reel faizi uzun yıllar öderseniz, sonunda işin içinden çıkamazsınız. İtalya da batma sarmalından çıkamıyor.
İşte bu nedenle Başbakan Erdoğan reel faizin sıfır olmasını hedefliyor. İslamcı olduğu için değil, ekonomist olduğu için sıfır reel faiz istiyor. Bizde "Merkez Bankası politika faizlerini artırsın" diye sürekli baskı yapanların, İtalya örneğini incelemelerinde fayda var. Reel büyüme hızından daha yüksek reel faiz vermenin ileri bir sanayi ülkesini bile nasıl batırdığını görsünler.