Amerikan Senatosu, parasının değerini düşük tutan ülkelerle rekabet edebilmek için, önceki gün "Döviz kuru izleme yasasını" kabul etti. Çin'den hemen cevap geldi. Çin, ABD'yi, "Eğer bu yasa yürürlüğe girerse dünya ticaret savaşları şiddetlenir ve dünya ekonomisindeki riskler artar" diye uyardı.
Peki ABD ile Çin arasındaki savaşın nedeni ne? İktisatçı Paul Krugman'a göre, Amerikan ekonomisinin sağlığına kavuşması için ABD'nin yılda 500 milyar dolar daha az ithalat yapması gerekiyor. Dış ticaret açığının nedeni de ABD yönetimi tarafından Çin'in izlediği düşük kur politikasına bağlanıyor.
Dolayısıyla Çin'den parasının değerini yükseltmesi isteniyor. Çin ise parasının son bir yılda yüzde 7.3 değer kazandığını ileri sürüp bu isteği reddediyor. Ve parasını serbest dalgalanmaya bırakmayıp, sürekli düşük değerli tutarak mal ihracatını artırıyor.
İşte Çin'in bu tutumu karşısında ABD, yeni bir yasa çıkardı. Parasının değerini düşük tutan ülke pazarlarına giden Amerikan ihraç mallarına, bu yasa doğrultusunda devlet yardımı yaparak rekabet gücü kazandırmayı tasarlıyor. Böylece ABD hem ihracatını hem de istihdamını artırmayı tasarlıyor. Çünkü Çin'in düşük değerli parası yuan nedeniyle ABD malları satılmıyor, üretim düşüyor ve ABD'de işsizlik yüzde 9'un altına bir türlü çekilemiyor.
Peki Çin'in parasının değerini düşürmesi ABD ekonomisinin sorunlarını çözer mi? Çözmez ama kısmen yardımcı olur diye düşünülüyor. Çünkü ABD'nin tasarruf oranları düşük ve bütçe açığı oldukça yüksek. Çin yönetimi bu nedenle ABD'ye, "önce tasarruf edin sonra bizimle uğraşın. Bizden önce Avrupa'nın sorunlarını çözün" diye yükleniyor.
Bütün uyarılar, öneriler doğru olabilir. Hatta Çin'deki enflasyon artışı Çin mallarının maliyetini yükseltip rekabet gücünü de azaltabilir ama şu bir gerçek ki, Çin'in parasının değerini serbest dalgalanmaya bırakması herkes için hayırlı olur. Çünkü düşük değerli yuan Türkiye dahil pek çok ülkenin dış ticaret dengesini bozuyor. Çin'in Türkiye ile dış ticareti geçen yıl 15 milyar dolar açık verdi. Türkiye 2010'da Çin'e 2.2 milyar dolarlık mal satarken, 17.1 milyar dolarlık ithalat yaptı. Bu yılın ilk sekiz ayında ise Çin'le olan dış ticaretimiz 13 milyar dolar açık veriyor. Dolayısıyla ucuz Çin malları neredeyse cari açığımızın yüzde yirmisini oluşturuyor ve işsizliği çoğaltıyor.
Gelelim Avrupa'daki krize... Avrupa'daki kriz nedeniyle gelişmekte olan ülkelerden döviz çıkışı hızlandı. Tabii bu gelişmeler Türkiye'yi de etkiliyor. Özellikle dolar talebi arttığı için Türk parası dolar karşısında değer kaybediyor. Durumdan yararlanmak için yine faiz lobisi hareket geçti. Lobi, Türk parasının değer kaybını önlemek için faizlerin artırılması gerektiğini televizyonlara çıkarttığı bazı kişilere söyletmeye çalışıyor. Amaç belli...
2006'nın Nisan ve Mayıs aylarında ABD Merkez Bankası faiz artırınca birdenbire gelişmekte olan ülkelerden döviz çıkışı oldu ve Türk parası değer kaybetti. Ve Merkez korkup hemen faizleri 4 puan yükseltti. Zaten o faiz artışının ardından Türkiye'de kaynak dağılımı bozuldu. Dış ticarete konu olmayan yani ihraç edilemeyen malların üretimine yapılan yatırımlar çoğaldı. Bunun sonucunda da Türkiye yüksek cari açık vermeye başladı. Hatırlayın... O faiz artışının sonrasında Türk parasında yaşanan aşırı değerlenme nedeniyle IMF Başkan Yardımcısı Anne Krueger bile yanlış karar alındığını açıklamak zorunda kalmıştı. İşte bu nedenle yine Merkez'in korkup aynı yanlışa düşmemesi gerekiyor. Faiz lobisinin ne istediğini herkes biliyor. Eskisi gibi faizleri yükseltip kolay para kazanmak istiyorlar. Bu nedenle de etrafa yine "enflasyon artacak, ekonomide dengeler bozulacak" türünden yersiz korkular yaymaya başladılar. Hemen belirtelim... Dünya ekonomisinde durgunluk tahminlerinin ağırlık kazandığı bir dönemde enflasyon artmaz! Çünkü durgun ekonomilerde mallara olan talep azalır, fiyatlar geriler.
İşte bu nedenle faiz lobisinin korkutmalarına ve medyadaki gürültüsüne pabuç bırakmamak gerekiyor.
Yapılması gereken, Türk mallarına rekabet gücü sağlayarak dış ticarete konu mal üretimi çoğaltmak. Bakın ABD bile ihracatını çoğaltmak, ithalatını azaltmak için Çin'le ticaret diplomasisini bırakıp kur savaşına başladı. Bizim de korkmamamız gerekiyor. Türkiye'nin hedefi üretip satabilmek olmalı. Çünkü bugünün dünya ekonomisinde başka bir çıkış yolu yok.